1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Mutasaddık davasında zor ama adil karar

Peter Philipp/DW9 Ocak 2007

ABD'de 11 Eylül 2001’de düzenlenen saldırılarla bağlantılı olarak Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi, daha önce yedi yıl hapis cezası alan Münir El Mutasaddık’ı 15 yıla çarptırarak, en yüksek cezayı vermiş oldu. 246 kişiyi öldürmeye yardımcı olmak ve terör örgütüne üye olmaktan ceza alan Mutasaddık’ın savunma avukatları, karara itiraz ederek temyize gideceklerini açıkladı. DW editörlerinden Peter Philipp kararı yorumladı…

https://p.dw.com/p/AZma

Alman yargı sistemi, 32 yaşındaki Faslı Münir el Mutasaddık’ın, nihayet 15 yıl hapisle cezalandırılması kararından dolayı kıvanç duyabilir. Çünkü nihayet bir 11 Eylül terör saldırısı suçlusu alabileceği en yüksek cezaya çarptırılmış oldu. Ancak yine de dava sadece bu yüzden yüreklere su serpmeye yeterli gelmiyor. Dava dört yılı aşkın bir süredir görüldü ve her aşamada farklı kararlar alındı: İlki sanığa 15 yıl ceza verilmesiydi ancak usul yanlışlığı yüzünden bu karar bozularak ikinci bir yargılama sürecinde ceza yedi yıla indirildi. Bu hapis cezası da yeterli gelmedi ve şimdi yeniden 15 yıl hapis kararı alındı.

Mutasaddık’ın avukatları, yargılama sürecinde keyfi davranıldığını savunuyor. Belki ilk bakışta insanlara yetkililerin Mutasaddık hakkında gerçekten keyfi davrandığı düşünülebilir. Ancak Federal Yargıtay’ın yargılama sürecinde altını çizdiği "Terörle mücadele vahşi ve düzensiz bir savaş değildir“ uyarısı daha yerinde bir saptama olur. Çünkü ancak bu sayede, Alman adalet sisteminin, Mutasaddık ile ilgili kararı neden bu kadar sürüncemede bıraktığı ya da dava sürecinin neden bu denli tezat barındırdığı açıklanabilir. Çünkü aynı suçla yargılanan Faslı Abdulgani Mzudi serbest bırakıldı.

Her iki sanık da Hamburg’da okuyan üniversite öğrencisiydi ve ortak arkadaş gurubuna dahildi. Her ikisi de 11 Eylül saldırıları hazırlığına yardımcı olmak yada en azından eylemlerden haberdar olmalarına karşın, önlemek için hiçbir çabada bulunmamakla suçlandı. Saldırı hazırlığında gerçekten hangi rolü üstlendikleri ancak üçüncü bir kişi, eylemlerle doğrudan bağlantısı olan biri tarafından aydınlatılabilirdi. Remzi Binalşib. Ama Binalşib ABD’de tutuklu bulunuyor ve Alman makamlarının ona ulaşıp sorgulayabilmesi imkansız. Washington, anlaşılmaz bir nedenle; ileri sürdüğü terörle mücadelede alınan güvenlik önlemleri yüzünden konuyla ilgili hiçbir şekilde işbirliğine yanaşmadı.

Ancak ABD 2004 yılında sürpriz bir şekilde Abdulgani Mzudi’nin salıverilmesinde etkili oldu. Amerikalı yetkililer, sanığın serbest kalmasını sağlayacak, Binalşib’in sorgulama tutanağının Mzudi ile ilgili kısımlarını Alman makamlarına faksladılar. Mutasaddık’a ise bu tür bir yardım gönderilmedi. Bu tür sorgulamalarda ortaya çıkan sonuç ne denli faydalı yada faydasız olursa olsun, Amerikan tarzı sorgulama yöntemleriyle Alman adaletinin uyuşmadığı çok açık. Çünkü Guantanamo’daki sorgulamalar hiçbir Alman mahkemesince kabul görmüyor.

Mutasaddık davasında acizlikler yaşanmış da olsa, deliller yargılama ve cezayı kaçınılmaz kılıyordu. Faslı genç, teröristlerle arkadaşlık etmiş, onlara havale gönderme ve daha birçok kalemde yardımcı olmuştu. Her şey bir yana, uzaktan da olsa saldırılarla bağlantısı olduğu ya da en azından eylemlerden haberdar olduğu gerçeği kaçınılmaz. Bu yüzden olaydan haberdar olmakla, olaya doğrudan karışmış olma arasındaki ince çizgi kolaylıkla aşılmış oldu.