1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nükleer tehdit devam ediyor

Andreas Noll13 Aralık 2004

Soğuk Savaşın sona ermesinden yaklaşık 15 yıl sonra, dünya genelinde nükleer tehdit hala sürüyor. Nükleer programlarının barışçıl amaçlara hizmet ettiğini savunan İran ve Kuzey Kore ile yaşanan uluslararası anlaşmazlık, buna bir örnek.

https://p.dw.com/p/Ab2J
Hindistan'ın "Ateş Tanrısı" adını verdiği füze
Hindistan'ın "Ateş Tanrısı" adını verdiği füzeFotoğraf: dpa

Kısa süre önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yeni bir nükleer silah sistemi geliştirdiklerinin açıklamış ve bu tavır, ”Wahington’a bir nevi kafa tutma”olarak değerlendirilmişti. ABD Başkanı George Bush da ikinci kez seçilmesinin ardından, küçük çaptaki nükleeer savaşlarda kullanılabilecek mini atom bombaları üretim planlarını hızlandıracaklarını bildirdi. Fransa da nükleer silahlarını modernize etmek istediğini duyurdu. Ancak bu çabalar, geçmişte olduğu gibi kitlesel protestolara yol açmadı. Bundan 25 yıl önce NATO, Sovyetler Birliği’nin nükleer silahlanma çabasına karşılık Avrupa’ya orta mevzilli füze yerleştirmek istediğinde, binlerce kişi sokağa dökülmüştü.

NATO’nun 12 Aralık 1979’da aldığı karar, Avrupa’ya 572 adet orta mevzilli Cruise ve Pershing füzesi yerleştirerek Sovyetler Birliği ile arasındaki nükleer dengeyi yeniden sağlamayı amaçlıyordu. 25 yıl önce bu kararı protesto için sokağa dökülenler arasında yer alan Alman Manfred Stenner, ” Durum, aktif olarak çalışan barış yanlısı grupların halkı aydınlatmasını gerektiriyordu "diye konuşuyor. Stenner, kısa süre içinde söz konusu füzlerele ilgili bilgi edindiklerini anlatıyor.

Nükleer füze sendromu

Almanya’da nükleer füze sendromu, bu olaydan birkaç yıl önce, dönemin başbakanı Helmut Schmidt, Soveyetler Birliği’nin silahlanma çabalarından bahsettiğinde başlamıştı. Moskova o yıllarda cephane kapasitesini orta mevzilli füzelerle modernleştirmeye başlamıştı. Bu ülkenin NATO üyeleri için tehdit oluşturan yeni silahı SS-20 adlı füzeleriydi. ABD’ye ulaşmak için menzili yetersiz olan bu füzeler, Almanya’dakinin aksine Washington’da endişe yaratmadı. Dönemin Almanya Başbakanı Schmidt, NATO’ya karşı tedbir talebinde bulundu. NATO bu talebe 12 Aralık 1979 ‘da aldığı karar ile karşılık verdi.

NATO'nun teklifi

Karar sadece orta mevzilli füzelerin yerleştirilmesini kapsamıyordu. NATO, aynı zamanda Moskova’ya, söz konusu füzelerin konuşlandırılmasından vazgeçme karşılığında, iki tarafın da orta mevzilli füzeleri ortadan kaldırmasını teklif etti.

Scmidt, bu stratejiyi ”ağza bir kaşık bal çalarak aba altından sopa göstermek ” olarak tanımlıyor ve şöyle diyordu: ”Ben hem bütün Avrupalıların hem de Sovyet vatandaşlarının Avrupa’daki hedeflere yönlendirilmiş füzeler olmadan daha rahat uyuyabileceğini düşünüyorum. ”

Ancak NATO’nun stratejisine Avrupa içinden tepki gelmekte gecikmedi. Barış gönüllüsü Stenner: ”Amerika’daki turizm acentalarında ”Avrupa’yı, henüz yerinde duryuyorken gezin” yazılı afilşleri görebiliyordunuz. Bunun üzerine yanlış bir alarm sonucu Avrupa’da nükleer savaş yaşanabileceği tehlikesinin farkına vardık.”

300 bin kişilik gösteri

Başlangıçta 4 yıllık bir müzakere süreci öngören NATO kararı, bundan bir sonuç alınamazsa füzelerin konuşlandırılacağını bildiriyordu. Ama Almanya’da gitgide daha çok Sosyal Demokrat polikacının katıldığı barış girişimi, bu ikinci aşamaya geçilmesinin önlemeyi amaçlıyordu. Girişime destek veren 300 binden fazla kişi, 10 Ekim 1981’de dönemin başkenti Bonn’da büyük bir protesto gösterisi düzenledi. Gösteriye katılarak Başbakanı eleiştirenler arasında kendi partisinin üyeleri de vardı. Barış gönüllüleri, kendi kaderlerinin etkileyecek bir kararı salt politikacılara bırakmak istemediklerini söylüyordu.

Tüm bu tepkilere rağmen siyasi partiler, 1983’te Pershing füzelerinin Almanya’da konuşlandırılmasına izin verdi. Ancak çok geçmeden iki tarafı da rahatlatacak bir uzlaşıya varıldı. Ve NATO ile Sovyetler Birliği, 1987’de tüm orta mevzilli füzeleri tahrip etme konusunda anlaştı.