1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nükleer tesisler ne kadar güvende?

10 Ağustos 2010

Terör korkusunun giderek arttığı günümüzde nükleer tesislerin güvenliği büyük önem kazanıyor. Terör saldırılarının yanı sıra deprem, sel, yangın gibi afetler de güvenlikle ilgili endişeleri körüklüyor.

https://p.dw.com/p/Ohau
Fotoğraf: AP
Atom Symbolbild

Almanya’da toplam 17 reaktör bloğuna sahip 12 nükleer enerji santrali bulunuyor. Bazıları 60’lı, 70’li yıllarda inşa edilmiş 19 reaktör de modern güvenlik standartlarını artık karşılayamadığı için kapatılmış durumda.

ABD’de 2001 yılında yaşanan 11 Eylül saldırılarının ardından Almanya’daki nükleer enerji santrallerinin olası terör saldırılarına karşı korunaklı olduğu vurgulanmıştı. Alman hükümeti, nükleer tesislerde güvenliğin sağlanabilmesi için ABD’de, uçak çarpmaları ya da zırh delici silahlara karşı korunma yolları ile ilgili bir araştırma yaptırtmıştı. Araştırma sonucunda reaktör duvarlarının 2 ila 3 metre kalınlığında ek betonla güçlendirilmesi, çelik ağlar ve sislendirme düzenekleri kullanılması tavsiye edildi.

Önlemler sır gibi saklanıyor

Bu tavsiyelerden hangilerinin yerine getirildiğini tam anlamıyla öğrenebilmek mümkün değil. Nükleer santral işletmecileri, büyük elektrik şirketleri, Çevre Bakanlığı, teftiş ve lisans daireleri, Nükleer Tesis ve Reaktörlerin Güvenliği Cemiyeti… Hepsi alınan güvenlik önlemlerini sır olarak saklıyor.

'Uçak çarpmasına karşı hiçbir santral güvende değil'

Tek konuşan, nükleer enerji karşıtı doktorlar örgütü IPPNW ve çevre örgütü Greenpeace gibi sivil toplum kuruluşları. IPPNW ile Greenpeace, reaktörlerin güvenliği konusunda kendi araştırmalarını yapmış. Greenpeace'den Tobias Riedl şunları söylüyor: “Almanya'daki nükleer santrallerin hiçbiri büyük bir uçağın çarpmasına karşı güvende değil. Yapı duvarlarının çok daha ince olduğu eski santrallerde tehlike daha da büyük. Buralarda küçük uçaklar bile büyük hasara yol açabilir.”

Alman hükümetine bilimsel bilirkişi ve araştırma hizmetleri sunan Nükleer Tesis ve Reaktör Güvenliği Cemiyeti de bu konuda çalışmalar yürütüyor. Cemiyet, yolcu uçaklarına, uçağın rotadan çıkıp bir nükleer tesise yönelmesi durumunda otomatikman rotayı değiştirecek özel bir elektronik düzenek yerleştirilmesini öneriyor. Ancak bu önerinin hayata geçirilip geçirilmediği konusunda da hiçbir resmî bilgi verilmiyor. Eldeki bilgi, nükleer tesislerin yakınına helikopter inişlerinin yasaklanmasından ibaret.

Santraller tehlike anında sislere bürünecek

Karlsruhe kentine otuz kilometre uzaklıktaki Philipsburg nükleer santralinde de sislendirme düzeneği inşaatı başladı. Düzenek sayesinde sadece 40 saniyede tüm arazinin yoğun dumanla kaplanması ve tesisin görünmez hâle gelmesi planlanıyor. Greenpeace’den Tobias Riedl, bu yöntemin başarısına kuşkuyla bakıyor:

“Uçakların GPS’le, uydu sistemleriyle de yönlendirilebildiğini ve bu GPS koordinatlarının kapatılamadığını yapılan testler çoktan gösterdi. Yani şimdi ortaya çıkardıkları bu tür sislendirme konseptleri, sorunu ciddiye almıyor ve güvenlikle ilgili bir kazanım da sağlamıyor.”

Nükleer Karşıtı Doktorlar Derneği’nden Henrik Paulitz de terör bir yana, düşen küçücük bir uçaktan çıkan alevlerin ya da bir santral dışında çıkan yangının bile büyük sorunlar yaratabileceğini kaydediyor.

Paulitz, öngörülerine dayanak aldıkları verileri resmî bilirkişi kuruluşları ve resmî kabul gören uzmanlardan elde ettiklerini de sözlerine ekliyor. Deprem tehlikesi altında bulunan Ren nehri çukurluğunda yer alan Biblis B reaktörünün işletme süresinin daha birkaç gün önce uzatılması da tepki çekti. Paulitz, bunun sorumsuzca bir karar olduğunu belirtiyor, nehir yakınlarındaki reaktörlere seller sırasında da suların sızdığına dikkat çekiyor.

Büyük kaza riski 33 bin yılda bir

1965 yılından bu yana Almanya'da resmi kayıtlara geçilmesi zorunlu nitelikte irili ufaklı 5 bin 600'ün üzerinde vaka bildirildi. Reaktör işletmecileri hukuken, yangın, deprem, sel ya da terör saldırılarına karşı gerekli güvenlik önlemlerini almakla yükümlü. Ancak konuyla ilgili bir idari mahkeme kararında bu yükümlülük, masraf ve yükün orantılı olması koşuluyla sınırlandırılmıştı. Nükleer Tesis ve Reaktör Güvenliği Cemiyeti'nin 1989 yılından kalma risk raporu ise endişeleri bir nebze yatıştırır nitelikte. Buna göre Almanya'da bir nükleer enerji santralinde ağır bir kaza meydana gelmesi olasılığı sadece 33 bin yılda bir mevcut.

Castortransport Atommüll


© Deutsche Welle Türkçe


Wolfgang Dick/ Çeviri: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Nihat Halıcı