1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ND: Türkiye de Trump’ın tehditlerinden muaf değil

12 Haziran 2019

Alman basınındaki yorumlarda Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerilim, Almanya Dışişleri Bakanının İran ziyareti, İslam düşmanlığı ve Hristiyan Birlik içinde erken başlayan başbakan adayı tartışmaları dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/3KCnb
ABD Başkanı Donald TrumpFotoğraf: REUTERS

Neues Deutschland gazetesindeki yorumda, Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemi nedeniyle Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerginlik konu ediliyor:

"ABD Başkanı Donald Trump diplomasi yerine kaba tehditleri tercih ediyor. Bunlar sadece İran, Meksika, Rusya ve Venezuela’yı kapsamıyor. Türk mevkîdaşı Erdoğan’ın artık tecrübe ettiği gibi NATO müttefikleri de bu tehditlerden muaf tutulmuyor. Eğer hedeflendiği gibi Rus füze savunma sistemini satın alırsanız, ABD'ye ısmarlanan 100 F-35 savaş uçağının sevkiyatı yapılmayacak… Trump gerçekten bir de Türkiye'ye yönelik gümrük vergilerini artırırsa, NATO'yu ayakta tutan unsurlar yıllardır görülmeyen bir dayanıklılık sınavına tabi tutulacak. Rusya'ya yönelik NATO müttefiklerinin arasını açmak istediği şeklindeki suçlamalar son günlerde Batı’da sıklıkla duyuluyor. Peki bu Putin’in hakkı değil mi? Ama çok da fazla bir şey yapmasına gerek yok. Trump’ın kendi bunu kısmen yapıyor."

Halle’de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın nükleer programın kurtarılması için Pazartesi günü İran’da yaptığı temasları ele alıyor:

"Maas’ın dünya çapında ilgiyle takip edilen Tahran ziyareti, dünya barışı açısından önem taşıyan İran’ın nükleer hedeflerinin yarattığı tehlikeyi azaltmadı. Hatta Trump’ın baskısına rağmen, ABD ile askeri bir çatışma ihtimaline karşı hazırlıklı olabilmek için İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen'deki saldırgan etkisini yaygınlaştırdığına dair işaretler mevcut. Washington’ın çatışmacı dış politikası Avrupalıları daha özerk bir tutum izlemeye yöneltiyor. Sıklıkla kendilerini zararı azaltmaya çalışan bir rolde buluyorlar. Trump döküp yıktığı zaman, ortalığı toplamak ve ilişkileri düzeltmek onlara düşüyor.”

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesideki yorumda Bremen'de bir camide Kur’an-ı Kerim'in tahrip edilmesi ve Almanya'daki İslam düşmanlığı konu ediliyor:

"Hoşgörülü, insani ve liberal bir ülkenin hoşgörüsüz, insani ve liberal olmayan bir ülkeye kıyasla uyum masraflarının daha az olacağını söylemek hiç de cüretli bir iddia olmaz. Mutlu, dinleri nedeniyle saldırıya uğrama korkusu yaşamayan insanlar sürekli ırkçılık ve nefret dolu saldırganlığın hedefi olmayanlara kıyasla kendilerini daha kolay topluma ait hissederler. Bunu anlamak o kadar zor mu? Irkçılar Almanya’yı sevdiklerini iddia ediyorlar. Bu ülkeden yaşayan insanların çoğundan nefret ettikleri konusunda ise susuyorlar.”

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) içinde ülkede 2021’de yapılacak seçimlerde kimin aday olacağı ve nasıl seçileceğine ilişkin tartışmalar alevlendi. Münchner Merkur gazetesinin yorumunda konuya ilişkin şu satırlar dikkat çekiyor:

"Almanya başbakan adayını arıyor, ama bulamıyor. (Yeşiller Eş Başkanı) Robert Habeck'in başbakan olmak istemediği söyleniyor. (CDU Genel Başkanı) Annegret Kramp-Karrenbauer başbakan olmayı istiyor ama hesabı partideki arkadaşlarının dikkate almadan yaptı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yıkıntıları ortadan kaldıracak bir lider bulursa memnun olacak. CDU ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) içinde muhafazakâr politikacıların Hristiyan Birlik'in (CDU/CSU) liste başı adayının parti üyeleri tarafından seçilmesi talebi cazip, çünkü başbakanlık konusunda parti üyelerinin bütün kararlarını elinden alan yıllardır süren uygulamaya son verebilecek nitelikte. Vatandaşların çoğu arka odalarda yürütülen siyasetten ve iktidarı elinde bulunduran zümreden kendilerini uzaklaşmış hissediyor. Yeşiller açık bir tartışma kültürüne sahip olduğu için birçok insana çekici ve çağdaş geliyor. Daha fazla demokrasi istemek: Hristiyan Birlik içinde de neden olmasın?”

AFP,dpa/JD,ET

© Deutsche Welle Türkçe