1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Neden bu Alman antipatisi?

18 Temmuz 2014

Türk siyasetinde Alman politikacı ve kurumlarını eleştiren açıklamaların arttığı görülüyor. Uzmanlar Almanya’ya yabancılaşmanın neden ve etkilerini DW Türkçe’ye anlattılar.

https://p.dw.com/p/1CeuL
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Son dönemde Türkiye'de Almanya'yla ilgili olarak oldukça mesafeli, hatta eleştirel ifadelerin kullanıldığı dikkat çekiyor. Başbakan Erdoğan'ın Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'a verdiği yanıt, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in, Almanya'nın 3. havalimanı projesinden çekindiği için Gezi Olayları'na sempati duyduğu iması ve AKP Milletvekili Şamil Tayyar'ın 1993 Sivas olaylarını Alman derin devletinin marifeti olduğunu iddia etmesi ‘Türk – Alman dostluğuna nazar mı deydi?', sorusunu akla getiriyor.

Değişen üslubun temelinde hangi faktörlerin yattığını uzmanlara sorduk.

"Fas Kralı da böyle yapardı"

İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cengiz Aktar, Erdoğan'ın kendisini Alman bir siyasetçisi olarak gördüğü için bu söylemi geliştirdiği görüşünde: "Siyasi iktidarın, özellikle Başbakan Erdoğan'ın Almanya ile bir alıp veremediği olduğu açık. Erdoğan, kendini bir Alman siyasetçisi olarak görüyor, gidip orada mitingler yapıyor. Zamanında Fas Kralı da bunu Fransa'da yapar, Faslılara asimile olmama çağrısında bulunurdu. Erdoğan, Almanya'daki Türkleri seçimler yaklaşırken oy deposu olarak görüyor. Söyleminin temelinde bu motivasyon güçlü. Almanya ile Türkiye arasında güçlü iktisadi ilişkiler var, ama bu tablo dolayısıyla siyasi ilişkilerin berbat olduğunu söyleyebiliriz. Alman karşıtlığı Türkiye'nin AB ilişkilerini de doğrudan etkiliyor. Türkiye'nin Almanya olmadan AB'ye girmesi mümkün değil."

"Bu söylemler siyasetten bağımsız okunamaz"

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkan Yardımcısı Cem Duna da yaklaşan seçimlerin bu söylemler üzerinde etkili olduğunu ifade ediyor: "Ben Türkiye'de Alman karşıtı bir söylem olduğuna inanmıyorum. Araştırmalar da Türkiye toplumunda Alman karşıtlığı olmadığını gösteriyor. Siyasilerin bu söylemlerini siyaset çerçevesi içinde değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı ve ardından genel seçimler yaklaşırken bu söylemler dolaşıma sokuluyor. Türkiye'de köklü yatırımları olan Alman şirketleri var. Bu tip söylemler bu şirketlerin yatırım kararlarını değiştirmez. Fakat yatırım planlayan yeni Alman yatırımcıları olumsuz etkileyebilir."

"Lufthansa-THY arasında yeni ortaklık"

Son dönemde gelişen bu söylemin temellerinden birisi de havacılıktaki rekabet. Gerçekten bu alandaki rekabet iki ülke arasında bir gerilim yaratıyor mu?

Lufthansa-Flugzeuge auf dem Frankfurter Flughafen
Fotoğraf: Reuters

Sivil havacılık uzmanı Uğur Cebeci bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "İki ülke arasında bu alanda rekabet olduğunu görmezden gelemeyiz. Lufthansa, THY yüzünden yolcu kaybetmiştir. Fakat 3. havalimanı projesinin Lufthansa tarafından engellendiği iddiaları mantıksız ve saçmadır. İki ülke arasında rekabet yanında önemli ortaklık ilişkileri vardır. Daha geçen günlerde THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, Lufthansa'nın yeni CEO'sunu ziyarete gitti. Lufthansa'nın elindeki Airbus A340'ları THY ile ortak olduğu Sunexpress'in portföyüne katması ve Sunexpress'in uzun mesafe uçuşlar yapması yönünde planlar var. Ben bahsi geçen söylemlerin dedikodu olduğunu ve bu alandaki ilişkileri etkilemediğini düşünüyorum."

"Bu söylemlerin toplumda karşılığı var"

Politik psikoloji uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik ise siyasi alandaki Alman karşıtı söylemin toplumda bir karşılığı olduğu görüşünde: "Toplumda belli bir temeli olmadan siyasilerin böyle bir söyleme sahip olması pek makul değil. Almanya'da yaşanan Türklere yönelik uygulanan ayrımcı politikalar, Türkiye'de elbette ses getiriyor. Ben de Almanya ve Belçika'da çalışmalarda bulundum. Almanya vatandaşlarının değil ama devletin Türk göçmenlere yönelik tavrı Türkiye'de belli bir tepki yaratıyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Selçuk Oktay / İstanbul