1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni skandal

21 Mayıs 2013

NSU’nun tehlikeli bir ‘terör grubu’ olduğu, 2000 yılında, Alman iç istihbaratı tarafından tespit edilmiş.

https://p.dw.com/p/18bif
Fotoğraf: dapd

Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8'i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi terör hücresi NSU hakkında ortaya çıkan yeni bilgiler gündemi sarstı.

Alman birinci kanalı ARD’nin özel haberine göre, istihbarat birimleri bundan 13 yıl önce, Neonazi grubun faaliyetlerinin bir "terör grubunu" andırdığını ve çok ciddi suç eylemlerine girişebileceğini tespit etti.

NSU Untersuchungsausschuss Sachsen
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Saksonya Eyaleti’nin Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından hazırlanan 28 Nisan 2000 tarihli çok gizli belgede, 3 kişilik grup ve destekçilerinin isimleri sıralanırken, eyaletin o dönemdeki İçişleri Bakanı Klaus Hardraht ve diğer yetkililerden, şüpheliler hakkında gizli telefon dinlemesi ve izleme yapılması talep edildi.

Neonazi grubun daha bu tarihte iç istihbarat tarafından terör grubu olarak sınıflandırılmış olması, yeni soru işaretlerini beraberinde getirdi. Bu kritik uyarıya rağmen, güvenlik birimlerinin yıllar boyunca etkili bir takip yapmamış olması, muhbirlerin şüphelilerle temasta olmasına rağmen bunların yakalanamaması, farklı eyaletlerdeki güvenlik ve istihbarat birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk, NSU skandalının boyutlarını daha da artırdı.

NSU, ilk cinayetini, Saksonya Eyaleti’nin Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından yapıldığı öğrenilen uyarıdan yalnızca birkaç ay sonra 9 Eylül 2000’de Nürnberg’de işledi ve çiçekçilik yapan Enver Şimşek’i öldürdü.

'Cinayetler önlenebilirdi'

NSU araştırma komisyonu uzmanlarından Hajo Funke, güvenlik birimlerinin büyük ihmalleri bulunduğunu belirtirken, bundan 13 yıl önce çok daha ciddi hareket edilmiş olması durumunda, tüm cinayetlerin önlenmiş olabileceğini kaydetti.

Neonazi grubun üyeleri, yıllarca sahte kimliklerle kaçak olarak yaşarken, güvenlik birimleri göçmenleri hedef alan cinayetler ile bu grup arasında herhangi bir ilişki kuramadı. 2000-2007 yılları arasında işlenen cinayetler ve bombalama olaylarının soruşturmalarında güvenlik birimleri, cinayetlerin Türk çeteler, uyuşturucu çeteleri ya da kurban ailelerin yakınları tarafından işlenmiş olabileceği şüphesi üzerinde durmuştu.

NSU soruşturması kapsamında gün yüzüne çıkan yeni belgeler, güvenlik birimlerinin yıllar boyunca aşırı sağ tehlikesini, yeterince ciddiye almadığını gösterirken, istihbarat birimleri tarafından kullanılan muhbirlerin de çift taraflı olarak çalışmış oldukları şüphesini artırıyor.

Neonazi cinayetleri, 2011 yılı Kasım ayında, NSU üyelerinden Uwe Böhnhardt ile Uwe Mundlos’un bir banka soygununu sonrasında, polis tarafından yakalanmak üzereyken kiraladıkları karavanda intihar etmeleri ve NSU hücresinin diğer üyesi Beate Zschäpe’nin kaldıkları evi ateşe vermesinin ardından aydınlatılabilmişti. Cinayetlerde kullanılan silah, bu evin enkazında bulunmuştu.

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde devam eden davada Beate Zschäpe ile birlikte cinayetlerde kullanılan silahı temin eden ve gruba yıllar boyunca destek veren 4 zanlı da yargılanıyor.

NSU’nun eylemleri ve bağlantıları hakkında birçok soru yanıt beklerken, davanın bir numaralı sanığı olan Zschäpe, ifade vermeyi reddediyor ve susma hakkını kullanıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ayhan Şimşek

Editör: Başak Demir