1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Osthoff ya bir daha kaçırılırsa?

Peter Phillip / DW27 Aralık 2005

Irak’ta kaçırılıp sonra serbest bırakılan Alman arkeolog Susanne Osthoff, tekrar Irak’a dönüp çalışmalarına devam etmek istediğini açıkladı. Peki ya bir daha kaçırılırsa? O zaman da devlet yardım etmeli mi? DW’den Peter Phillip’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZrw

“Üç hafta süren esaretten kurtulan Susanne Osthoff, çalışmalarına devam etmek için tekrar Irak’a dönmek istediğini açıkladı. Ama genç kadın bu tavrı kimse tarafından anlayışla karşılanmıyor. Ne ailesi, ne arkadaşları, -hele ki serbest bırakılması için mücadele edenler-, bu kararını onaylıyor. Serbest kalması için ne kadar çaba harcandığını hatırlatarak, Osthoff’u Irak’a dönmemesi için ikna etmeye çalışan Almanya Dışişleri Bakanı Franz Walter Steinmeier, birçok kişiye tercüman oluyor.

Ve o soru, Steinmeier’in pazarlıklar sürerken siyasi ve ahlaki açıdan sakıncalı bulduğu o soru yine gündeme geliyor: Devlet, resmi ağızların tüm uyarılarına rağmen, her ne sebeple olursa olsun, riske giren bir vatandaşına karşı ne kadar sorumlu?

Bu sorunun net bir cevabı yok. Devlet elbette vatandaşlarını korumak zorunda. Bir vatandaş, başı sıkıştığında devletin ona yardım edeceğinden emin olabilmeli. Bu madalyonun bir yüzü. Öte yandan vatandaş da en azından asgari düzeyde sorumluluk sahibi olduğunu göstermeli. Ve devletin koruma yükümlülüğünün, her iki tarafın, vatandaş ve devletin karışılıklı dayanışmasından doğduğunun bilincinde olmalı. Bu dayanışma devlete sorumuluk yüklediği gibi, maceracı ruhlar için de kısıtlama getiriyor.

Ama öte yandan devlet, belirli bir yerden sonra vatandaşına karşı sorumluluklarından vazgeçemez. Sadece seyahat uyarısı yayınlayarak görevinden istifa edemez. En fazla, devlete hayli paralara mal olan Sahra Çölü’ndeki kaçırma vakalarında olduğu gibi, mali yaptırım tehdidinde bulunur. Ancak Osthoff vakası daha farklı. O keyfi olarak bulunmuyordu Irak’ta. Orada bulunmasının nedeni, jipiyle kuş uçmaz kervan geçmez bölgelerde cirit atmak değil, acz içinde olan insanlara yardım etmek.

Susanne Osthoff, yıllar yılı Iraklılar’ın yardımına koştu. En azından bundan dolayı övgü ve saygı hak ediyor. Elbette devlet onu bu insani yardımlarını sürdürmekten alıkoymamalı. Fakat Susanne Osthoff’un derdi artık insani yardım değil, kuzeydeki Kürt bölgesindeki kervansarayın restorasyonunu bitirebilmek. Kültürel ve tarihi açıdan ne kadar önemli olursa olsun, böyle bir şey için insan canını tehlikeye atılmaz. Osthoff da böyle bir amaç için devletin ve vatandaşlarının desteğini beklemesin.

Bu nedenle devletin, Osthoff’un projesine mali yardımda bulunmama kararı doğrudur. Ama aynı zamanda, Osthoff’un Irak’a dönmesini engelleyecek yetkiye de sahip değil. Almanya’da intihar riski bulunan kişiler, kendilerini korumak için tutuklanabiliyor belki, ama dediğini yapmaya kararlı bir kadın karşısında devletin eli kolu bağlı. Yeniden kaçırılsa devletin ona yardım etmesi gerekir. Osthoff bu davranışlarıyla, kendisine duyulan sempatiyi de tehlikeye atıyor. Ve böylece, canla başla çalıştığı davaya da zarar vermiş oluyor.“