1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pakistan’da şeriat ve Taliban gerçeği

Peter Phillipp18 Şubat 2009

Svat vadisinde artık şeriat hükümleri geçerli. İslamabad yönetimi İslamcılarla varılan uzlaşmayla Afganistan sınırında huzuru sağlamayı umuyor. DW'den Peter Phillipp, Taliban’ın bölgedeki rolünü değerlendiriyor:

https://p.dw.com/p/GwwI
Deutsche Welle baş editörü Peter Phillipp
Deutsche Welle baş editörü Peter Phillipp

Kesin ve güvenilir rakamlar olmasa da Pakistan’da Kur’an eğitimi veren yaklaşık 13 bin medresenin olduğu tahmin ediliyor. Buralarda özelikle fakir ailelerin çocukları, kimsesizler ve Afganistan’dan gelen mülteci çocuklar okutuluyor. Sekiz yıl boyunca "Afganistan’da örnek bir İslam Devleti kurma" amacıyla iktidarda olan Taliban’ın da kaynağı işte bu okullarda okuyan çocuklara dayanıyor. Taliban yönetimine 2001’de son verildi, ancak bu hareket bir süredir yine güçlenerek ilerliyor. Üstelik sadece Afganistan’da değil Pakistan’da da varlığını güçlendiriyorlar.

Çoğu Taliban, yani Kur’an öğrencisi “Talebe” için Pakistan’a açılım doğal. Zira buradaki halk Peştun. Peştunlar, 19’uncu yüzyıl sonunda Britanya İmparatorluğu’nun sömürge rejiminde çekilen sınırla, Afganistan ve Pakistan’a bölündüler. Ancak Afganistan'daki Peştun çoğunluk Pakistan'daki soydaşlarıyla her zaman yakın ilişki içinde oldu. Dilleri, kültürleri ve inanışlarıyla milli birlik anlayışlarını kaybetmediler. Afganistan’da 13 milyon Peştun yaşıyor, Pakistan’ın sınır bölgelerindeyse 20 milyon.

Sünni İslam inancını radikal şekilde yorumlayan Taliban’a, Hindistan’ın kuzeyindeki muhafazakâr Debandi medreselerinin etkisi de yadsınamaz. Ancak Pakistan’daki en önemli ve nüfuzlu medreseler, öncesinde Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri tarafından destekleniyordu. Özellikle Suudiler, buraları İslam'a daha tutucu bir çerçeveden yaklaşan “Vahabilik” anlayışını yayma yolu olarak görüyordu. Diğer bir amaçsa Afganistan’daki Sovyet işgalcileriyle savaşanları kendi tarafına çekmekti. “Mücahit” diye anılan cihat savaşçıları milisler, Sovyet İşgali’nin bittiği 1989 sonrası ortaya çıkan kanlı iç savaşın sona ermesinde de kullanıldı.

Bununla birlikte Taliban’ın yükselişi artık önlenemez boyutlara ulaştı. Afgan halkı sürekli savaş halinde yaşamaktan, yolsuzluk yapan geleneksel iktidar sahiplerinden bıkmıştı. Taliban yönetimi ele geçirdiğinde Afganistan’da düzen ve güvenlik ortamı sağlandı. Ancak karşılığı neredeyse ortaçağdan kalma bir anlayışla çeşitli baskı ve kısıtlamalar oldu. Özellikle kadınlar ve farklı inanış biçiminde olanlara karşı. Kadınların, kendilerine getirilen diğer kısıtlamaların yanında okuma ve eğitim hakkı yoktu. Şiilerse “kâfir” damgası yiyor, baskı altında tutuluyordu. Başka dinlere mensup kişilerse kıyafetlerinin üzerinde sarı işaretler taşımak zorundaydı.

Taliban’ın son dönemde Pakistan'da da yeniden güç kazanmasının başlıca nedenleri, Amerikalılar ve NATO’nun, Afganistan’da işleyen bir demokrasiyi tesis edememiş olması, uyuşturucu ekimini engelleyemeyerek, yolsuzlukla mücadelede başarısızlığa uğramalarıdır. Zira öncelik Usame Bin Ladin’in El Kaide örgütünü yok etmekti. Düzenlenen operasyonlarda birçok Afgan sivil hayatını kaybetti. Pakistan resmi olarak bu mücadeleye destek verse de burada zoru göğüsleyen yine halk oluyor. Sınır ötesi Peştun dayanışması ve ABD ile Batı’ya karşı tepkilerin artması, son dönemde Taliban’ın güç kazanmasını hızlandırdı.