1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Piyasalarda gergin bekleyiş

14 Eylül 2015

Amerikan Merkez Bankası, finans krizinin olumsuz sonuçlarını savuşturmak için yıllardır düşük faiz politikası uyguluyor. Perşembe günü bu uygulamanın sonu gelebilir. Piyasalarda gergin bekleyiş sürüyor.

https://p.dw.com/p/1GW4l
Wall Street Dow Jones Rekordniveau
Fotoğraf: Getty Images

Amerikan Merkez Bankası (FED), küresel finans krizinin doruğa dayandığı 2008 sonlarından beri ana faiz haddini tarihin en düşük seviyesi olan yüzde 0 ila yüzde 0,25 arasında tutuyor. Son yedi yılda dünya değişti. Ama bakalım kaydedilen gelişme Fed'in faiz politikasını değiştirmesine yetecek mi?

Amerikan Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen bir süredir finans piyasalarını, politika faizinin yıl içinde değişecek, yani artacak olmasına alıştırmaya çalışıyor. Ana faiz oranının eylülde mi yoksa aralık ayında mı yukarı çekileceği ise bilinmiyor.

Para politikasıyla canlanma

Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) aksine Fed'in tek görevi fiyat istikrarını kollamak değil, aynı zamanda Amerikan ekonomisine destek olmak ve canlanmayı teşvik etmek de. Önemli ölçeklerin başında istihdam geliyor. Amerikan istihdam piyasası aylardır sağlam görünüyor. Sürekli olmasa ve düşük oranlarda kalsa da hemen tüm branşlarda işgücü talebi ve ücretler artıyor. ABD'nin işsizlik oranı yüzde 5,1'lik oranla finans krizinin patlak verdiği 2008 seviyesine indi.

US-Notenbank-Chefin Yellen 17.12.2014
ABD Merkez Bankası Başkanı Janet YellenFotoğraf: Reuters/K. Lamarque

Amerikan ekonomisinin büyüme hızı da tatminkâr bulunuyor. Tahminler, 2015'in yüzde 3,2'lik büyümeyle kapanacağı yönünde. Yılın başlarında bu kadar iyimser beklenti yoktu. Genel manzara olumlu. Ama bakalım Fed'i faiz zammına ikna edecek kadar iyi mi?

UniCredit Bankası'nın Amerika baş iktisatçısı Harm Bandholz , “Amerikan ekonomisinin durumu endişe kaynağı değil; Gelişmenin iyi olduğunu hepimiz biliyoruz. Endişeler asıl Çin'deki problemlerin Amerika'ya sıçraması ihtimalinden ve borsalardaki sert iniş-çıkışlardan kaynaklanıyor”, diyor.

Çin problemi

Çin ekonomisi artık eskisi kadar hızlı büyümüyor. Pekin yönetiminin yatıştırma çabalarına rağmen yüksek büyüme devrinin kapandığına dair endişeler mevcut. Dünyanın en büyük otomobil piyasası olan Çin'deki satışların 20 yıldır ilk kez düşebileceği belirtiliyor.

Çin'in tökezlemesi Washington, New York ve dünyanın diğer ekonomik merkezlerinde tedirginliğe yol açıyor. Ancak ihracat ABD'de Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla'nın sadece beşte birini yaratıyor. Ekonomik büyümede yurtiçi tüketim harcamalarının payı üçte ikiyi aşıyor. Tüketim ekonomisinden gelen haberler de fena değil. Böyle olunca, faizler daha kolay arttırılamaz mı?

Ucuz paranın etkisi

Faiz oranları 2008 krizinden sonra ekonomiyi canlandırma düşüncesiyle sıfırlanmıştı. Böylece işletmeler ucuz yatırım kredisi alabilecek, tüketici de ucuza borçlanarak daha fazla para harcayabilecekti.

Ucuz paranın büyük bölümü borsaya aktı. Bütün dünyada borsa endeksleri puan rekoru kırdı. Ama ucuz paranın borsadaki canlandırıcı etkisi geçti. Wall Street belli bir süredir ‘yatay seyir' gösteriyor. Dow Jones endeksi dokuz aydır 17 500 ile 18 000 puan arasında gidip geliyor.

Düşük faizin bedelini tasarruf sahibi ve sigortalar ödüyor. Emeklilik fonları zor durumda. Fed faizleri artırarak fonlara yardımcı olabilir. Aynı zamanda da gelecekteki krizlere hazırlıklı olmak için para politikasındaki manevra alanını genişletmiş olur.

Kimi endişeli, kimi memnun

Genç sanayi ülkeleri ise Fed'in faizleri artırmasından endişeliler. Kalkınma halindeki ülkeler son yıllarda, para bolluğunda yatırım yapacak yer arayanlar açısından son derece cazip hale gelmişti. Faiz artışı beklentisi ise yatırımların bozulup paranın daha yüksek rant beklentisiyle ABD'ye yönelmesine neden oluyor.

Söz konusu ülkelerde hisse senetleri nisan ayından bu yana değer kaybediyor. Konjonktür zayıflıyor. Brezilya ve Türkiye'nin aslında bu gelişme karşısında önlem almaları gerekirdi. Ancak her iki ülke de daha fazla yabancı sermaye kaybetmemek için, ülke ekonomisine zarar verme pahasına da olsa faizleri yüksek tutmak zorunda.

Avrupa Merkez Bankası (AMB) enflasyonun sıfıra dayanması nedeniyle düşük faiz politikasını sürdürmekte kararlı görünüyor. Euro Bölgesi 2015 yılı enflasyon oranının yüzde 0,1'de kalması bekleniyor. Fiyat istikrarı için yüzde ikilik enflasyon oranını hedefleyen AMB'nin sıfır faiz politikasını değiştireceği sanılmıyor.

ABD'de faizler yükselirse Euro, Amerikan Doları karşısında daha fazla değer kaybedecek. Ekonomistlere göre bu adım başta Almanlar olmak üzere Avrupalı ihracatçılara doping etkisi yapacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Andreas Rostek-Buetti