1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Polis şiddeti cezalandırılmıyor mu?

3 Temmuz 2013

Gezi eylemlerine yapılan müdahale orantısız güç ve polis şiddeti tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Alman uzmanlar polis şiddetine karşı Almanya ve Türkiye'deki tutumu değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/190yl
A Turkish riot policeman uses tear gas against a woman as people protest against the destruction of trees in a park brought about by a pedestrian project, in Taksim Square in central Istanbul May 28, 2013.In her red cotton summer dress, necklace and white bag slung over her shoulder she might have been floating across the lawn at a garden party; but before her crouches a masked policeman firing teargas spray that sends her long hair billowing upwards. Endlessly shared on social media and replicated as a cartoon on posters and stickers, the image of the woman in red has become the leitmotif for female protesters during days of violent anti-government demonstrations in Istanbul. Picture taken May 28. REUTERS/Osman Orsal (TURKEY - Tags: CIVIL UNREST)
Türkei Proteste gegen die Regierung in Istanbul 28.05.2013 Frau in RotFotoğraf: Reuters

Türkiye’deki Gezi eylemleri gibi kitlesel protestolar son dönemlerde dünyanın pek çok ülkesinde görülüyor. Brezilya'dan Mısır'a insanlar, daha fazla eşitlik ve demokrasi isteklerini dile getiriyorlar. Ancak bu protestoların büyük bir bölümünde dikkat çeken bir başka unsur daha var. O da polisin uyguladığı orantısız güç ya da genel tabiriyle polis şiddeti. Polis şiddetine sadece sıcak bölgelerde değil, demokrasinin kök saldığı, hukuk devletinin işlediği ülkelerde de rastlanıyor.

Örneğin Almanya'nın başkenti Berlin'de eline bıçak alarak kendine zarar vermek isteyen bir kişi kendisini ikna etmek isteyen polisin üzerine yürümüş ve polisin ateş açması sonucu hayatını kaybetmişti.

Son olarak Türkiye'de Ankara'daki Gezi Parkı protestolarında başından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük'ün katil zanlısı polis memurunun serbest bırakılması toplumun bazı kesimlerinde rahatsızlık yaratırken, 'meşru müdafaa' gerekçesinin yeniden tartışmaya açılmasına neden oldu.

Protesters are attacked by police water cannon next to Gezi Park near Istanbul's Taksim square June 15, 2013. Turkish riot police stormed a central Istanbul park on Saturday firing tear gas and water cannon to evict hundreds of anti-government protesters, hours after an ultimatum from Prime Minister Tayyip Erdogan. REUTERS/Yannis Behrakis (TURKEY - Tags: CIVIL UNREST POLITICS TPX IMAGES OF THE DAY)
Fotoğraf: Reuters

'Yüzde 90'ı soruşturulmuyor'

Uluslararası Af Örgütü Almanya'nın Polis ve İnsan Hakları Sözcüsü Alexander Bosch, bu tür hukuki süreçlerin sadece Türkiye'de değil, yılda ortalama 4 bin polis şiddeti ihbarının yapıldığı Almanya'da da benzer şekilde nihayetlenebildiğini öne sürüyor: "Alman ceza kanunu uyarınca şiddet uygulayan polis diğer sade yurttaşlar gibi ceza alır. Ancak bizim tespitlerimize göre, polis şiddetine yönelik şikâyetlerin yüzde 90'ı soruşturulmuyor ya da soruşturma sonuna kadar yürütülmüyor."

Bosch, ayrıca soruşturmaya alınan polisleri temsil eden yüzde 10'luk kesimin meslekten men edilmesine pek rastlanmadığına dikkat çekiyor ve iddiasını şu sözlerle gerekçelendiriyor: "Almanya'da bir polis bir yıl hapis cezası ya da şartlı tahliye aldığında meslekten men edilmesi ve meslekî haklarını kaybetmesi gerekir. Ancak biliyoruz ki bu, neredeyse hiç uygulanmamıştır."

Federal Polis Sendikası Başkanı Oliver Malchow ise Almanya’da polisin diğer yurttaşlar gibi yasalar karşısında eşit olduğunu belirterek, polisin ceza almadığı yönündeki eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını ve eksik bilgiler içerdiğini savunuyor. Malchow "Eğer söz konusu uygulamaya müsaade edilmişse ve orantısal olarak olması gerektiği gibiyse, yani saldırıya karşı güç kullanma durumu doğmuşsa o zaman polise bir ceza verilmesi de uygun değildir" diyor. Malchow sözlerini şöyle sürdürüyor: "Polislerin güç kullanma tekeli vardır. Bu nedenle bazen hiç arzu etmediğimiz sert sonuçlar doğuracak şekilde güç kullanabilirler ve ceza da almayabilirler."

GettyImages 169925171 A riot policeman detains a demonstrator in Istanbul on June 4, 2013. Protests are taking place against the ruling party, police brutality, and the destruction of Taksim park for a development project. Turkey's Islamic-rooted government apologised today to wounded protestors and said it had 'learnt its lesson' after days of mass street demonstrations that have posed the biggest challenge to Prime Minister Recep Tayyip Erdogan's decade in office. Turkish police had on June 1 begun pulling out of Istanbul's iconic Taksim Square, after a second day of violent clashes between protesters and police over a controversial development project. What started as an outcry against a local development project has snowballed into widespread anger against what critics say is the government's increasingly conservative and authoritarian agenda. AFP PHOTO / ARIS MESSINIS (Photo credit should read ARIS MESSINIS/AFP/Getty Images)
Fotoğraf: AFP/Getty Images

Polis şiddeti ve etik tartışmaları

Polisin orantısız güç kullanımına ilişkin, ülkeler arasında benzerlik gösteren bir başka nokta ise sert müdahalelere yönelik sosyal medyada yer alan görüntüler ve bunların kamu kurumlarında yarattığı hoşnutsuzluk. Federal Polis Sendikası Başkanı, sosyal medyada yer alan görüntülerin yasaklanamayacağını, ancak bu görüntülerin etik olup olmadığının da tartışılması gerektiğini kaydediyor:"Sorgulanması gereken bu olayın öncesinde ne olduğu, yani polisin öldürülen vatandaşa yönelik gerilimi azaltmak, tansiyonu düşürmek için daha önce ne yaptığı. Tüm bunları söz konusu videoda göremiyoruz. Sadece son sekans görülüyor. Bunun üzerinde tartışılıyor ve bu durum olayın bütünü için de meslektaşlarımız için de adil değil."

Uluslararası Af Örgütü Almanya'nın Türkiye Koordinasyon Grubu üyesi Amke Dietert, sosyal medyada yer alan görüntülerin gerek Almanya’da gerek Türkiye’de polis şiddetiyle ilgili karanlık noktaları aydınlattığını ifade ediyor. Dietert, sosyal medyaya yansıyan delillere ve tepkilere rağmen polislerin pek çok ülkede cezalandırılmadığına da dikkat çekiyor ve Ethem Sarısülük'ün öldürülmesi olayını buna örnek gösteriyor.

Dietert, "Protestoların yapıldığı Ankara’daki olaya baktığımızda polisin işlediği suça karşın gözaltına dahi alınmadığını görüyoruz. Hâlbuki Türkiye’de başka olaylarda, en ufak suç iddialarının bile ciddiye alınarak müdahale edildiğini biliyoruz" şeklinde konuşuyor.

FRANKFURT AM MAIN, GERMANY - MAY 31: Riot police confront Blockupy protesters outside a clothing store in the Zeil pedestrian shopping street on May 31, 2013 in Frankfurt am Main, Germany. Several thousand protesters are taking part in Blockupy protests today and tomorrow in Frankfurt in order to demonstrate aginst ECB debt policy, food prices speculation by Deutsche Bank and the labor practices inherent in the discount clothing industry. (Photo by Sean Gallup/Getty Images)
Frankfurt'taki protestolar sırasında çekilmiş bir kareFotoğraf: Sean Gallup/Getty Images

'Birbirlerinden farklılar'

Türkiye’deki gelişmeleri medyadan takip ettiğini ifade eden Almanya Polis Sendikası Başkanı Oliver Malchow, Türkiye’de yaşanan polis şiddetinin Almanya’daki münferit olaylarla kıyaslanamayacak kadar derin nedenler taşıdığını söylüyor.

Malchow, "Almanya’da polis, eğitiminden itibaren değer anlayışını hukuk devleti olgusundan alır. Hukuk ve yasalar uyarınca vatandaşlık ve insan haklarının gözetilmesi esastır. Bu nedenle Almanya’da çalışan bir polis olmaktan gurur duyuyorum. Koşullar çerçevesinde hukuki kuralların ve polisin rolünün vatandaşa yakın bir polisi öngördüğüne inanıyorum. Bu noktadan hareketle Alman ve Türk polisinin birbirinden oldukça farklı olduğunu düşünüyorum" diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Özlem Coşkun / Berlin

Editör: Başak Özay