1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Politikacılar sanal saldırganların hedefinde

19 Aralık 2016

Politikacılar, son yıllarda internet ortamında yoğun bir kin ve nefret bombardımanıyla karşı karşıya. Bazıları ailelerini korumak amacıyla taviz verirken, bazı politikacılar ise tehditlere karşı mücadele ediyor.

https://p.dw.com/p/2UXSR
Cyber Angriff Symbol
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Mart 2015: Almanya’nın doğusundaki Saksonya-Anhalt eyaletine bağlı Tröglitz’in bağımsız Belediye Başkanı Markus Nierth, şehirde mültecilerin barındırılması için çaba gösterince ölüm tehditleri aldı ve istifa etti. Daha sonra 40 mültecinin kaldığı yurtta yangın çıktı. Nierth, hâlâ ölüm tehditleri ve dışkı dolu zarflar alıyor.

Sonbahar/Kış 2015: Emekli bir vatandaş, Hamburg Eyalet Parlamentosu’nun Yeşiller Partili üyesi Stefanie von Berg’e yazdığı mektupta, onu “ruh hastası“ olarak nitelendirdi ve “tecavüze uğraması“ temennisinde bulundu.

Eylül 2015: Hamburg’a bağlı Oersdorf beldesinin bağımsız Belediye Başkanı Joachim Kebschull, sopayla dövüldü. Daha önce de bombalı saldırı tehditleri ve ırkçı söylemlere hedef olmuştu. Burada da gerekçe yine başkanın mültecilere barınma imkanı sağlamasıydı.

Aralık 2016: Almanya’nın batısındaki Bocholt kentinin Sosyal Demokrat Parti (SPD) İlçe Başkanı Thomas Purwin, iki aydır Facebook’ta ölüm tehditleri alıyor. Gerekçe yine tanıdık: “Mülteciler için seferber oluyorsunuz ama Almanlar için hiçbir şey yapmıyorsunuz“. Hayat arkadaşı ve kızı da tehdit edilince Purwin, çareyi istifa etmekte buldu.

Bu örnekler, çok sayıdaki benzer olaydan sadece birkaçı. Özellikle sanal âlemdeki tehdit ve şantajların sayısında bariz bir şekilde artış kaydedilirken, en büyük hedeflerden birini de politikacılar oluşturuyor.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Başbakanı Hannelore Kraft’a göre, Thomas Purwin’in istifası ile bardak artık taştı. İnternetteki nefret mesajlarını ciddiye almak gerektiğini belirten Kraft, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bazıları internette istediği herşeyi yazabileceğini  sanıyor. Oysa sanal ortam, hukuktan arınmış bir yer değil. Burada da hakaret ya da tehdit etmek suç. Ben, gelen tüm nefret mesajlarını yargıya intikal ettiriyorum.“

Göz önünde olanlar hedef tahtasında!

Stuttgart'taki Medya Yüksekokulu’na bağlı Dijital Etik Enstitüsü‘nün Müdürü Prof. Oliver Zöllner, özellikle resmî bir görevde bulunan kişilerin, son yıllarda giderek artan bir oranda kin ve nefret içerikli mesaj ya da eylemlere hedef olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu, sıradan bir itfaiye eri ya da polis memurundan başlayıp, önemli bir konumdaki politikacılara kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Burada, internet çağının bir sonucu olan yeni bir insan profili karşımıza çıkıyor: Suçluluk duygusu yok oluyor, terbiye ve saygı mevhumları giderek zayıflıyor. Haksız ya da yanlış bulduğu bir konuda sorumlu olarak gördüğü kişilere, sanal araç ve yöntemlerle saldırıyor. Zira internette insanların nefretini kusması çok kolay.Bunu yaparken kendisi çoğu kez güvende oluyor ve kimliğini gizliyor."

İnternet hukuku alanında uzman olan avukat Michael Terhagg, göndericisi belli olan mesajlara karşı hukuksal mücadelenin daha kolay olduğunu, ancak anonim mesajlarda durumun zorlaştığına dikkat çekiyor: “Bu durumda tek çare, ilgili internet forumuna şikayette bulunmak. Eğer Facebook ve Twitter gibi bir sosyal medya platformu üzerinden tehdit ya da hakarette bulunulursa ve gerekli şikayetler yapılırsa, bu forumlar belirli bir zaman zarfında hareket geçmekle yükümlü“.

Yasal düzenleme çözüm olabilir mi?

Ancak söz konusu platformların, mesajı yazan kullanıcının bilgilerini açık etmesi mümkün olmuyor. Geriye o mesajın silinmesi seçeneği kalıyor. Ancak bu da her zaman yapılmıyor.  Facebook, mesaj içeriklerini kontrol edecek bir "editoryal sistem” oluşturmaya sıcak bakmıyor ve bu tutumunu “Biz gazete değil, teknoloji platformuyuz” şeklinde gerekçelendiriyor.  Federal Adalet Bakanı Heiko Maas, yine de sosyal medya ağlarındaki nefret mesajlarının silinmesini sağlamak için, önümüzdeki yıl yasal düzenlemeye gitmeyi düşünüyor.

Avukat  Michael Terhagg, Almanya'daki mevcut yasalarla da sanal ortamdaki nefret mesajlarına karşı kısmen mücadele edilebileceğini söylüyor: “Örneğin Facebook’u mahkemeye vermek mümkün. Tabii bu hayli uzun soluklu bir süreç. Ama işleri kolaylaştırmak adına, yabancı kuruluşlara, Almanya’da bir temsilcilik açma koşulu getirilebilir. Böylece burada da bir muhatabımız olur.”

Hukuk mücadelesini yılmadan sürdürenlerden biri de Saksonya eyaletinin Yeşiller teşkilatından Jürgen Kasek. Ancak şu ana kadar yel değirmenleriyle savaşmaktan öteye gidememiş: “İnternetteki nefret mesajlarının çoğu anonim olarak geliyor. Bunları polise şikayet ediyorum ama bir süre sonra aldığım cevap genelde aynı: Fail tespit edilemedi! Bugüne kadar mahkemeye intikal ettirebildiğim olayların sayısı, ne yazık ki bir elin parmağını geçmiyor.” 

 

© Deutsche Welle Türkçe

Uta Steinwehr