Putin Almanya'ya geliyor

"Dost kötü günde belli olur." Bu söz özel hayatta olduğu gibi politikada da geçerlidir. Almanya Başbakanı Schröder ile Rusya Devlet Başkanı Putin özel hayatlarında olduğu kadar siyasi bakımdan da sıkı dostturlar. Kamuoyu araştırmaları Schröder ve partisinin erken genel seçimlerden zaferle çıkmasının adeta imkansız olduğunu gösteriyor. Bu ortamda Rus dostunun ziyaret etmesi, mucize yaratmaya yetmez ama Başbakan’ın nasıl dünya politikasının kozmopolit liderlerinden biri olduğunu gözler önüne serer.

Almanya Başbakanı önce Fransa Cumhurbaşkanı, ardından da Rusya lideriyle biraraya gelecek ve bu önemli buluşmalar seçmenin aklında kalacak. Berlin’in siyaset sahnesi erken seçimlere on gün kala Avrupa’nın büyük devlet başkanları arasındaki buluşmayla renklenecek.

İyi anlaşıyorlar

Gerhard Schröder başbakanlığının ikinci yarısında, Vladimir Putin ile arasındaki dostluğun dış politikasının değişmez unsurlarından biri olduğunu gösterdi. Hiçbir şey aralarına giremedi. Ne Çeçenistan savaşı ile Kafkasya’daki sürekli insan hakkı ihlalleri, ne Rusya’nın hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşıp demokratik kurumlarının törpülenmesi, ne basın hürriyetinin kısıtlanması, ne Putin’in büyüklük iddiası ne de Ukrayna’daki seçim kampanyasına müdahale etmesi bu dostluğa gölge düşürdü.

Ekonomide işbirliği

İki lider arasındaki samimiyet ve dostluğun temelini son dört yılda ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi oluşturdu. Ancak Putin konumunu sağlama alırken Schröder’in siyasi geleceği parlak görünmüyor. Bu bakımdan Almanya Başbakanı Moskova’dan gelecek ziyarete büyüt önem atfediyor.

Bu buluşma medyatik görüntüler vermekle kalmayacak ve Schröder ile Putin, İran anlaşmazlığına ortak çözüm girişimi başlatacaklar. Ama oylamaya kısa süre kala atılacak bu adımı seçmen ciddiye alır mı? Putin’in getireceği büyük ekonomik işbirliği projeleri de herhalde seçim sonucunu belirleyici olmayacak. Ama Putin-Schröder ikilisi siyasi rakiplerine Almanya’da kimin dış politika ustası olduğunu gösterme fırsatını bulacaklar.

Ana muhalefet kanadının Rusya politikası ise daha temkinli ve dolayısıyla da Schröder’inki kadar enteresan değil. Hristiyan Birlik partileri Rusya ile ilişkileri ABD’ye zarar vermeyecek şekilde geliştirme çizgisinden ayrılmayacaklarını duyuruyorlar. Bu da Başbakan Merkel’in Putin ile kucaklaşmayacağı ancak Rusya politikasının da önemli bir değişiklik geçirmeyeceği anlamına geliyor.