1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Putin'in Ankara zamanlaması

Cenk Başlamış / Moskova7 Aralık 2004

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ankara ziyareti beklendiği gibi herhangi bir sürprize yol açmadan tamamlandı. Putin ziyareti Rus gazetelerinde, Irak savaşının Rusya’nın gözünde Türkiye’nin konumunu şimdiye kadar olmadığı şekilde değiştirdiğine dikkat çekildi. Moskova’dan Cenk Başlamış’ın analizi...

https://p.dw.com/p/Ab2f
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ankara temaslarında işbirliği mesajları verdi...
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ankara temaslarında işbirliği mesajları verdi...Fotoğraf: AP

Ziyaretin zamanlaması bir anlamda talihsizdi. Çünkü Türkiye’nin gündemine AB ile ilişkiler, Rusya’nın gündemine ise Ukrayna ve Abhazya’daki gelişmeler damga vurmuştu. Buna rağmen Rus gazetelerinin birinci sayfasında yer bulamaması ziyaretin tarihi niteliğine gölge düşürmedi. Bundan 32 yıl önce Sovyet Başkanı Nikolay Podgornıy, Ankara’yı ziyaret etmişti. Ancak ”Sovyet başkanlığı” sembolik bir görevdi; bu nedenle Putin Türk topraklarına ayak basan ilk Rus lideri oldu.

Ortak ticaret hacmi 10 milyar doları aşan iki ülke arasında şimdiye kadar garip bir durum vardı: Ekonomik ilişkiler ne kadar sıcaksa, siyasi ilişkiler o kadar soğuktu. Ama Putin’in Ankara’da söylediği gibi, ”Bavul tüccarları ve turistler iki ülke yönetimlerini daha yakın siyasi ilişkiler kurmaya adeta zorladı."

Aslında, Rusya’nın şimdiye kadar varlığını kabul etmekte zorlandığı ya da ”yokmuş gibi” davranmayı yeğlediği Türkiye’ye bakışı pragmatik Putin’in iktidara gelmesinden sonra ciddi şekilde değişmişti. Ancak, bu değişikliğin en somut ifadesi olan resmi bir ziyaret değişik nedenlerle gerçekleşemedi.

Irak savaşının etkisi

Ama Irak savaşının, Rusya’nın gözünde Türkiye’nin konumunu şimdiye kadar olmadığı şekilde değiştirdiği görülüyor. Putin’in Ankara’da da söylediği gibi Rusya, Türkiye’nin bağımsız dış politika izleyebilmesinden çok etkilendi. Tabii, bu etkilenmeyi gündelik dile ”Ankara’nın çıkarları gerektiğinde Washington’a tavır alabilmesi” olarak çevirmek gerekiyor.

Bu bakış açısı Moskova’nın gözünde Türkiye’yi potansiyel bir müttefik haline getirebilir. Kommersant gazetesi de aynı değerlendirmede bulundu ve Rusya’nın Amerikan hegemonyasına karşı Çin ve Hindistan’la ortak cephe kurmaya çalıştığını belirterek şunları yazdı: "Aslında bu yeni bir düşünce değil. Yeni olan NATO üyesi Türkiye’ye olası bir müttefik olarak yaklaşma çabası. Türkiye’de Batı karşıtı havanın yayılması Rusya’ya eşsiz bir şans veriyor.”

Bu yoruma Vremya Novostey’nin, "75 milyonluk nüfusuyla Türkiye, Rusya için olağanüstü önemli bir ülke. Asya ve Avrupa toprakları bulunan iki ülke bölgenin önemli oyuncuları” değerlendirmesini de eklemek gerekiyor. Bu açıdan bakınca ziyaretin zamanlamasının o kadar da talihsiz olmadığı ortaya çıkıyor.

Anlaşmazlık noktaları

Avrupa Birliği ile ilişkilerinin yeniden gerildiği bugünlerde Rusya, Türkiye’ye iki ülke ilişkilerinin çok farklı boyuta taşınabileceği mesajı vermiş oluyor. Ama bunu sağlamak o kadar da kolay değil. Rus gazetelerinin de yazdığı gibi iki ülke arasında Çeçen sorunundan Boğaz geçişlerinde tankerlere uygulanan kısıtlamaya ve Türkiye’nin enerji kaynaklarının taşınmasında Rusya’yı devre dışına itmek istemesine pek çok anlaşmazlık noktası yer alıyor. Ama yine gazetelerin yazdığı gibi, bu sorunlara ortak açıklama ve imzalanan anlaşmalarda yüzeysel olarak değinildi. Yani sorunlar değil, üzerinde anlaşılan konular öne çıkarıldı.

Özetlemek gerekirse, şimdiye kadar Türkiye’nin bölgedeki varlığına duygusal tepki vererek görmezden gelen Moskova yakın tarihte ilk kez ”ülkeler arasındaki ilişkilerde dostluklar yoktur, çıkarlar vardır” ilkesini uygulamaya başladı. Rusya’nın attığı bu adımın devamının gelip gelmeyeceği biraz Türkiye’ye biraz da Avrupa Birliği’nden beklenen yanıta bağlı.