1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

RAF'ın kanlı tarihi beyaz perdede

Deutsche Welle, Ajanslar18 Eylül 2008

Radikal sol örgüt Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu RAF’ın hikâyesi beyaz perdeye taşındı. İlk gösterimi Münih'te yapılan "Baader-Meinhof Komplex" büyük ses getirdi.

https://p.dw.com/p/FKcN
RAF'ın romantik öğrenci hareketinden terör örgütüne uzanan hikayesi beyaz perdede.
RAF'ın romantik öğrenci hareketinden terör örgütüne uzanan hikayesi beyaz perdede.Fotoğraf: AP Graphics/DW

Aşırı sol örgüt Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu 70'li yılların başından itibaren yaklaşık 25 yıl boyunca pek çok silahlı eylem düzenledi. Örgüt, siyasetin ve ekonominin önde gelen isimlerinin de aralarında bulunduğu 30'dan fazla kişinin öldürülmesinden sorumlu tutuldu.

Örgütün kurucuları Andreas Baader, Ulrike Meinhof ve pek çok diğer örgüt üyesi yıllar içinde yakalandı ve yargılandı. 1977 yılında Alman işverenler konfederasyonu başkanı Hanns-Marin Schleyer'i kaçıran örgütün taleplerinden biri tutuklu bulunan örgüt üyelerinin serbest kalmasıydı. Alman devleti talepleri geri çevirdi. Bunun üzerine örgüt bir Lufthansa uçağını rehin aldı, ancak hükümet yumuşamadı. Hemen ardından, örgütün önde gelen üyeleri Andreas Baader, Jan-Carl Raspe ve Gudrun Ensslin hücrelerinde ölü bulundu. Bunun ardından, rehin tutulan Alman işverenleri başkanı Hanns-Martin Schleyer de öldürüldü. Örgüt üyelerinin intihar ettiği açıklandı, ancak ölümler tümüyle aydınlatılamadı.

Bir öğrenci hareketi olarak ortaya çıkan örgütün hikâyesinin işlendiği "Baader-Meinhof Komplex", Almanya'da 25 Eylül'de seyirciyle buluşuyor. Film en iyi yabancı film dalında Oscar'ın favorilerinden biri olarak gösteriliyor.

Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu tarafından kaçırılıp öldürülen Alman İşverenler Konfederasyonu Başkanı Hanns-Martin Schleyer
Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu tarafından kaçırılıp öldürülen Alman İşverenler Konfederasyonu Başkanı Hanns-Martin SchleyerFotoğraf: AP

Perde İran Şahı’na protestolarla açılıyor

"Baader-Meinhof Komplex", 2 Haziran 1967'de, dönemin İran şahının Almanya ziyaretine tepki amacıyla düzenlenen protesto sahnesiyle başlıyor. Eylemciler, en başta şahın terör rejimini barışçıl bir şekilde protesto ederler. Ancak saatler ilerledikçe ortam kızışır ve çıkan olaylar polis tarafından kanlı bir şekilde bastırılır. Bu sırada öğrenci Benno Ohnesorg bir polis kurşunuyla hayata veda eder.

Bu olayın üzerinden altı ay geçer. Berlin Teknik Üniversitesi'nde yapılan Vietnam Kongresi sırasında öğrenci Rudi Dutschke binlerce arkadaşının önünde bir konuşma yaparak, herkesi ABD emperyalizmine karşı birlik olmaya çağırır. İki ay sonra ise Andreas Baader ve Gudrun Ensslin'in başını çektiği bir grup "Vietnam'daki soykırımı" protesto etmek amacıyla Frankfurt'taki alışveriş merkezlerine molotof kokteyli atar.

Romantik öğrenci hareketinden terör örgütüne

Filmden bir sahne: Andreas Baader (Moritz Bleibtreu) ve Gudrun Ensslin (Johanna Wokalek)
Filmden bir sahne: Andreas Baader (Moritz Bleibtreu) ve Gudrun Ensslin (Johanna Wokalek)Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

Başrollerini Moritz Bleibtreu ile Martina Gedeck'in paylaştığı ve Stefan Aust'un çok satan kitabı “Baader Meinhof Komplex”ten uyarlanan filmde, radikal sol bir örgütlenme olan Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun bir terör örgütü haline gelişi gözler önüne seriliyor. Benno Ohnesorg'un öldürülmesi ya da örgütün beyinlerinden Anderas Baader'in yakalanması gibi sahnelerde ise gerçeğe mümkün olduğunca yakın bir anlatım dili yakalamak için, o dönem eylemcilerle ya da kurbanlarla yapılan röportajlar, fotoğraflar gibi araçlardan yararlanılıyor. Kitabı filme uyarlanan yazar Stefan Aust, geçmişi sorgulayan eserlerin geçmişin karanlık sayfalarını aydınlatabileceğini söyledi. Aust, "bence, bu konuda yazılan bir kitap ya da yapılan bir film geçmişi aydınlatabilir. Bu kadar, daha fazlası değil" şeklinde konuştu.

Edel: "Gençlik bizim yaşadıklarımızı görmeli"

Yönetmen Uli Edel ise filmi hakkında şunları söyledi: " Vietnam Savaşı'nı protesto etmek için on binlerce kişinin sokaklara dökülmesi, bizi duygusal olarak harekete geçirdi. Günümüz gençliğinin bunun görmesinin iyi olacağını düşünüyorum. O günlerde yalnızca kötü şeyler yaşanmadı, biz olan bitenle ilgiliydik ve duygusaldık. Bir şey başarmış olmayı istiyorduk. Gudrun Ensslin'in de en başta dediği gibi: Hiç bir şey yapılmamasına asla müsamaha gösteremem."

Filmi, 20 ve 21 yaşındaki oğullarına kendisinin onların yaşındayken dünyayı nasıl gördüğünü anlatmak için çektiğini belirten Edel, "60'lı yıllarda bizi eyleme geçmeye iten fikirlerimiz vardı. Örneğin, her şeyin değişebileceğine, toplumların değişebileceğine inanıyorduk; eğer gerçekten eyleme geçersek bir şeyleri değiştirebileceğimizi kavramış olmak bize güç veriyordu" dedi.