1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Romanların çilesi bitmiyor

1 Şubat 2012

Almanya'ya en çok iltica başvurusu yapılan üçüncü ülke Sırbistan. Başvuru sahiplerinin yüzde 90'ı ise ülkenin fakir güney bölgelerinde yaşayan Romanlar...

https://p.dw.com/p/13tvL
Fotoğraf: Getty Images

Federal İçişleri Bakanlığı'nın verdiği bilgilere göre 2011 yılında yaklaşık 46 bin kişi Almanya’ya iltica başvurusunda bulundu. Bakanlığın verilerine göre iltica başvurularında geçtiğimiz dört yıldır hissedilir bir artış yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl Sırbistan'dan 4 bin 600 iltica başvurusu geldi. Başvuruların büyük bölümünün sahibi olan Romanların Almanya'yı tercih etme sebebi ise, Almanların Romanlara görece daha toleranslı davranması.

Merkezi Sırbistan'ın güneyinde bulunan "Rom" adlı Roman derneğinin verilerine göre Almanya'ya iltica başvurusu yapan Romanların büyük bölümü 70 bin nüfuslu güney kenti Leskovaç'tan geliyor. Kentin yakınlarındaki üç Roman yerleşiminde 10 binden fazla kişi yaşıyor. Kendi kızı da bundan üç ay önce ailesiyle birlikte Almanya'ya derneğin başkanı Atsa Demiroviç, Almanlar Romanlara sempati duyduğu için Almanya'nın en çok tercih edilen ülkelerden biri olduğunu kaydediyor.

Kosovo Sinti und Roma Flüchtlingslager Kind
Fotoğraf: Getty Images

Demiroviç, "En uygun ülke Almanya… Buradaki insanlar halkımız anlıyor. Ayrıca iltica başvurusunda bulunduğunuz zaman Almanya'dan alacağınız para, Sırbistan'da çalıştığınız takdirde kazanacağınızdan daha fazla" açıklamasını yapıyor.

"Tek alternatif Almanya'ydı"

46 yaşındaki Zoran Muratoviç'in, ailesiyle birlikte kışı geçirmek için de tek alternatifleri Almanya'da kalmak olmuş. 7 kişilik ailesiyle birlikte 1,5 ay boyunca Stuttgart yakınlarında kalan Muratoviç, Almanya'dan 4 bin euroyla geri döndüklerini anlatıyor. "İltica başvurumuzu geri çekmemiz halinde bize adam başı 500 euro ödemeyi teklif ettiler. Ben de ‘tamam öyleyse' deyip, belgeleri imzaladım. Parayı alıp evimize döndük. Üstelik ücretsiz bir şekilde Leskovaç'a ulaşımımızı da sağladılar" diye ekliyor Muratoviç.

19 Aralık 2009 tarihinde Sırbistan, Makedonya ve Karadağ'ın vize zorunluluğunun kaldırılması Avrupa'nın batısına, özellikle de Belçika, İsveç ve Almanya'ya büyük bir göç dalgasını tetikledi. Bu yoğun dalga, 2010 yılı başında Avrupa'nın büyük kentlerinde ‘getirilen bu seyahat kolaylığının kaldırılması gerektiği' tartışmalarına yol açmıştı. Bu dönemde mültecilerin büyük çoğunluğunu Kosova ve Karadağ yakınlarında yaşayan Arnavut ile Romanlar oluşturuyordu. Ancak Avrupalı ve Sırp makamların işbirliğiyle bu göç dalgasının kısa zamanda önüne geçildi. Daha önce iltica başvurusu reddedilen Romanların önünü kesmek için sınır kontrolleri sıkılaştırıldı ve iltica başvurularının değerlendirme süreleri de 15 ila 18 aydan sadece 1-2 aya düşürüldü.

Serbien Sinti und Roma Kinder
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

"Ev gibi yer yok"

Birçok Roman Almanya’ya gelme hayalleri kursa da, tüm Romanların Almanya macerası tozpembe değil. 46 yaşındaki Zoran Amedoviç eşiyle birlikte Hannover'daki bir mülteci kampında geçirdikleri sekiz aydan sonra, adeta kaçarak ülkesine geri dönmüş. Amedoviç o günleri gözleri dolarak hatırlıyor: "Eşim de, ben de istisnasız her gün ağladık. Anavatanım, ülkem, yaşadığım yer gibisi yok. Öyle ki ‘Sınıra vardığımda gidip betonu öpeceğim' dedim."

Leskovaç'ta yaşayan Romanların başlıca iltica nedeni ekonomik sıkıntılar. Sırbistan'ın güneyinde işsizlik çok önemli bir sorun. Sosyal yardım almak ise çok güç. Burada yaşayan çalışabilecek yaştaki 6 bin Roman'ın sadece 300'ünün sabit bir işi var. Devlet yardımı alan bin 500 kişinin yüzde 60'ı Roman.

Maksut Demiroviç'in oğullarıysa ne çalışıyor, ne de devletten yardım alıyor. Onlar hâlâ Alman Devleti'nin iltica başvurularını geri çekmeleri için ödediği parayla geçinmeye çalışıyor. Demiroviç "İki oğlum var. Çalışabilecek durumda, sağlıklı ve gencecik çocuklar. Onlara Sırbistan'da bir iş ve aylık 400-500 euroluk bir kazanç temin edilmeli. Neden Almanya'ya gitmek zorunda kalsınlar ki?" şeklinde konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Militsa İvanoviç / Çeviri: Banu Wöltje

Editör: Başak Özay