1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Saldırı demokrasiyi tehdit etmiyor”

DW19 Mayıs 2006

Danıştay’a yapılan saldırı ve sonrasında başlayan siyasi tartışma, uluslararası kamuoyunca da yakından takip ediliyor. Deutsche Welle Türkçe Servisi’nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Hamburg Şarkiyat Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Udo Steinbach, Başbakan Erdoğan’ın vaat ve çıkışlarının, Türk toplumundaki laik-siyasal İslamcı kutuplaşmasını yoğunlaştırdığını söyledi.

https://p.dw.com/p/AZyy
Prof. Steinbach:"Erdoğan hükümeti, bu tür eylemleri onaylamadığını ortaya koymalı, din ile siyaset ayrımı vurgulanmalı."
Prof. Steinbach:"Erdoğan hükümeti, bu tür eylemleri onaylamadığını ortaya koymalı, din ile siyaset ayrımı vurgulanmalı."Fotoğraf: dpa

Ankara'da Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan, Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldüğü, dört kişinin de yaralandığı saldırı, dünya genelinde geniş yankı buldu. Siyasiler, sivil toplum örgütleri ve uluslararası kuruluşların temsilcileri, konuyla ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu. Danıştay’a saldırıyı değerlendiren Hamburg Şarkiyat Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Udo Steinbach, saldırının Türk demokrasisi için tehdit edici bir nitelik taşımadığı görüşünde. Türkiye’yi yakındn tanıyan ve taki eden Prof. Dr. Udo Steinbach, Erdoğan hükümetin izleyeceği Avrupa merkezli reformcu politikaların, Türkiye’de toplumsal ve siyasal istikrarın da güvencesi olduğunu kaydetti.

-Danıştay saldırısı, laiklik yanlıları ile siyasal İslam savunucuları arasında yaşanan gerginliği bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan hükümetinin tutumu sizce radikal İslamcıları cesaretlendiriyor mu?

Prof. Steinbach: Ben de son dönemde Sayın Erdoğan’ın siyasal gündemini değiştirdiği izlenimine sahibim. Avrupa Birliği üyeliği sürecinde reform adımlarına devam edilmesi gerekirken, toplumun İslamlaşması süreci gündemin üst sıralarına tırmandı. Örneğin türban tartışması bu kapsamda giderek büyüyor. Erdoğan’ın vaat ve çıkışları, bir yandan muhafazakar-dinci kesimde beklentileri artırdı, diğer yandan kutuplaşmayı yoğunlaştırdı. Bu kutuplaşmada bir tarafta dinci, diğer tarafta ise laikler, türbana, toplumun İslamlaşması adımlarına karşı çıkan devlet kuruluşları var. Danıştay’a saldırı, işte böyle gergin bir ortamda yaşandı.

-Laiklik karşıtı güçlerin Türkiye’de neden olduğu tehdidi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Steinbach: Bu olaydan sonra ilgili tüm tarafların serinkanlı davranmasını umuyorum. Özellikle hükümet, bu tür eylemleri hiçbir şekilde onaylamadığını ortaya koymalı. Avrupa Birliği sürecinde reform kararlılığı sergilenmeli, din ile siyaset ayrımı vurgulanmalı. Kemalistler ve başta ordu olmak üzere, laiklik yanlısı devlet kuruluşları temkinli davranmalı. Çünkü saldırı, demokrasiyi tehdit eden bir nitelik taşımıyor. Türkiye’de ilgili bütün çevreler, saldırıyı bu bakış açısıyla değerlendirip demokrasinin kurallarına uymalı.

-Türkiye, İslam dünyasıyla Batı arasında bir köprü meydana getirecekse, Erdoğan hükümeti radikal İslamcı güçler ile arasına mesafe koymalı. Bunda Avrupa Birliği üyeliği süreci ne oranda etkili olabilir?

Prof. Steinbach: Türkiye’de bir yandan dini özgürlük zemini sunulurken diğer taraftan da din ile siyasetin birbirinden ayrılması sağlanıyor. Türkiye’nin Avrupa açısından etkileyici yanı zaten bu. Radikal İslamcı unsurlardan uzak durulduğu sürece Türkiye bu konumunu oynamaya devam edecek. Avrupa olarak biz de bu dengeye katkı sunmalı, üyelik kapısını açık tutmaya devam etmeliyiz. Ancak pek çok Avrupalı siyasetçinin, Ankara’nın reform sürecinde son aylarda gereken adımları atmadığı uyarısında bulunduğunu da gözden kaçırmayalım. Erdoğan hükümeti, bu uyarıyı dikkate almalı, Avrupa yolunda reform adımlarını hızlandırmalı, Avrupa odaklı hareket etmelidir. Bu adımlar, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin toplumsal ve siyasal istikrarını muhafaza etmesi bakımından da kaçınılmazdır.