1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Samarra'da katıksız terör

Peter Phillip / DW23 Şubat 2006

Samarra’nın tarihi Askeriye Türbesi’nin bombalanmasından sonra şiddet olayları dalga dalga bütün ülkeye yayılmaya başladı. Siyasi gözlemciler, Irak’ın Saddam Hüseyin sonrasındaki en büyük Sünni - Şii çatışmasına sahne olduğunu belirtiyorlar. DW’den Peter Philipp’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZqu

“Askeriye Türbesi’ne yapılan bombalı saldırının katıksız terörizm sınıfına dahil edilmesi gerektiği ortada. Çünkü bombalamadan amaç, sadece maddi hasara yol açmak değildi. Bu eylemin Şiiler’in çığrından çıkaracağını failler ile onları kullananlar çok iyi bilmekteydiler. Bu kutsal mabede yapılan saldırının Şiiler, kadar Sünniler arasında da kanlı olaylara ve can kaybına yol açacağını biliyorlardı. Kasıtları da zaten buydu.

Böylesine haince tezgahlanmış bir bombalama eylemi teröristlerin hesabına uyar. Devlet Başkanı Celal Talabani’nin iç savaş uyarısında bulunması boşuna değildir. Saldırganların tek amacı, Irak’ta hayatın normalleşmesini önlemek ve ne pahasına olursa olsun mezhepleri birbirine düşürmektir. Çünkü seçimler ve anayasa hazırlıkları ile hissedilmeye başlayan normalleşme, şimdiye kadar Irak’ta borusunu öttüren mihrakları susturacaktır.

Sünniler, %20’lik nüfus oranlarıyla demokratik sistemdde azınlığa düşmeye mahkum olduklarının bilincindeler. Bu yüzden her Sünni bomba ve rokete sarılmıyor. Ama sarılanlar böylece demokratikleşme sürecini aksatabileceklerini biliyorlar. Onları ne merkezi hükümet ne de Amerikan işgal gücü engelleyebilir. Bunu ancak sağduyulu dini liderler başarabilir. Son saldırının ardından da itidal çağrısında bulunan, Şiiler’in dini lideri Ayetullah Ali el Sistani gibi ılımlı liderlere büyük görev düşmektedir.

Ortalık yatıştırılabildiği takdirde, Irak’ın dini gruplara bölünmesini önleyici adımlar atılmalıdır. Irak, uzun yıllar dinle devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı bir ülke oldu. Din ve siyaset bundan böyle de birbirinden ayrı tutulmalı, mezhep farkı ve dini çelişkilerin muhtelif gruplarca istismar edilmesine göz yumulmamalıdır.

Öncelikle Avrupa, Samarra ve Irak’ın diğer bölgelerinde meydana gelen şiddet olaylarının sadece Müslümanlar arasında yaşanabileceğini sanarak hataya düşmemelidir. Bu izlenim, karikatür krizi sırasında doğmuştu. Fanatik İslamcılar, Köln Katedrali’ne saldırsalar ne olurdu? Bu saçma bir örnek olabilir. Ama rejisör van Gogh’un öldürülmesinden hemen sonra Hollanda’daki camilerin alev alev yandığı da unutulmamalı.”