1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Savaşın kutsalı olmaz'

5 Mayıs 2016

Suriye’deki savaşa Balkanlardan giden yüzlerce genç de katılıyor. Lindita Arapi, döndükten sonra cihatçılığın kanlı gerçeğini anlatan Arnavut genciyle konuştu.

https://p.dw.com/p/1Iia9
Fotoğraf: DW/L. Arapi-Boltz

IŞİD saflarına katıldıktan sonra Almanya'ya dönen militan dinciler yargılanıyor. Aslında Arnavutluk'ta da durum farklı değil. Ancak şimdiye kadar tek bir cihatçı dahi Arnavutluk'a döndükten sonra mahkemeye çıkarılmadı. Oysa Arnavutluk yasaları yurt dışında savaşanların ağır hapis cezasına çarptırılmasını öngörüyor.

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama'nın güvenlik danışmanı Sander Lleshi geri dönenlerin yargılanmamak için izlerini kaybettirdiklerini ve güvenlik makamlarının koordineli çalışması sayesinde artık Arnavutluk'tan kimsenin Ortadoğu'da savaşmaya gitmediğini söylüyor.

Ülkesine döndükten sonra saklanan eski cihatçılardan biri de Ebu Zaid. Son yıllarda yüzlerce Arnavut ve Kosovalı genç IŞİD'e katılmak üzere Suriye'ye gitmiş. Ebu Arnavut adı olmamasına rağmen 28 yaşındaki genç böyle adlandırılmak istiyor. Ebu Zaid Tiran'daki bir lokantada Deutsche Welle'ye IŞİD serüvenini anlattı.

80 Euro'ya Suriye

Haşarı bir gençmiş. Silah taşır, kavgadan kaçmazmış. İslam dini onu ‘terbiye' etmiş. “İslam beni kurtardı”, diyor Ebu Zaid. Arnavutluk'taki pek çok Müslüman aile gibi Ebu Zaid'in akrabaları da dindar değilmiş. O selefiliği ve Arapçayı öğrenmiş, genç yaşta da evlenmiş. Suriye'deki savaşı internetten izlemiş. “Savaşla ilgili filmler, çekilen acılar, bir mümin olarak beni derinden etkiledi. Din kardeşlerime yardım etmek istedim. Suriye'ye gitmeye karar verdim. Korkmuyor, iyi bir davaya hizmet ettiğim için göğsüm kabarıyordu. Beşar Esad'ın devrilmesine yardımcı olacaktım”, diyor.

Ebu Zaid 2014 yılında iki Arnavut ile birlikte Suriye'ye gitmiş. Ailesine Suudi Arabistan'a din tahsili görmeye gittiğini söylemiş. Tiran'dan yola çıkmışlar ve İstanbul üzerinden Suriye'ye kadar 80 Euro yol parası ödemişler. Hiç kontrol edilmediklerini, sınırı geçtikten sonra alınıp Halep'e getirildiklerini ve önce Nusra cephesine katıldıklarını anlatıyor. “Her şey iyi organize edilmişti. Bize kıyafet, yiyecek ve silah verdiler. Orada Fransa, Almanya ve Danimarka'dan gençlerle tanıştım. Arapça bildiğim için herkesle iyi anlaşıyordum. Bosna'dan gelen benden yaşlı biriyle tanıştım. Zamanımın çoğunu onunla geçiriyordum”, diyor.

IŞİD daha iyi organize olmuştu'

Halep'te sadece din sohbetleri yapmamışlar. Ebu Zaid ‘silahla genç yaşta tanışmasının işine yaradığını' söylüyor. Bir ay sonra Halep çevresindeki çarpışmalara katılmış. ‘Hiç öldürdün mü?', sorusuna şöyle cevap veriyor: “Karşımızda düşmanın, Beşar Esad'ın askerlerinin olduğundan kuşkumuz yoktu. Yaptıklarından dolayı onlara acıyamazdık. Her günümüz ölüm ve acıyla geçiyordu.”

Nusra cephesi ve IŞİD tugayları bünyesindeki iktidar mücadelesi Ebu Zaid'in gözünden kaçmamış. IŞİD'in propagandası daha etkileyici olduğundan Suriye'deki son günlerini bu örgütle geçirmiş. “IŞİD daha iyi organize olmuştu ve daha güçlüydü. Daha çok silahları vardı. Nereden bulduklarını bilmiyorum ama bol paraları da vardı”, diyor.

Ama daha güçlü olduklarına inandığı IŞİD gençliğinin gerçek durumu sandığı gibi değildi. Halep'teki bir çatışmanın ardından ölüleri defnetmek için dışarı çıkmışlar. Ölüler arasında Esad'ın askerleri de varmış. Aralarından bir Mısırlı bir rejim askerinin cesedine gidip kulaklarını kesmiş. Ceset parçalamanın İslam'da günah olduğunu bildiğinden, durumu hayretle izlemiş ve gözü açılmaya başlamış.

IŞİD'li cihatçılardan hayal kırıklığına uğradığını belirtiyor ve devam ediyor: “Din eğitimleri yoktu. Kuran'ı tanımıyorlardı. Radikalleşmelerinin nedeni de buydu. Sigara içtiğini gördüklerini azarlıyor, müzik dinleyenin bilgisayarını parçalıyorlardı. Emirlere körü körüne itaat etmek zorundaydık.”

Aldatılmış mümin'

Suriye'de geri dönmek isteyen pek çok Avrupalı genç tanımış. Ona dönmenin İslam'a uygun olup olmadığını sormuşlar. ‘Evet' demiş. Ama başkaları, ‘artık dönemezsin. Orası İslam'ın yurdu değil', diyorlarmış.

2015'te, birlikte gittikleri iki Arnavut öldürüldükten sonra Ebu Zaid, yaşadıklarının da verdiği hayal kırıklığıyla artık orada kalmak istememiş. Görüntülü telefon görüşmesi yaptığı çocuklarının yüzleri ve annesinin gözyaşları onu çok etkilemiş. Dönmeye karar vermiş. Aldatılmış bir mümin olduğunu söylüyor. “Savaş, savaştır. Savaşın iyisi olmaz”, diyor. Komutanından, Türkiye'deki ailesi getirmek üzere izin istemiş.

Ebu Zaid Arnavutluk'a döndükten sonra resmi makamlardan uzak durmuş. Tiran'da göze batmadan işçilik yapıyor. Samimi arkadaşları döndüğü için onu kutluyorlar. Artık insanlara daha fazla acıdığını ve düşünceli bir insan olduğunu söylüyor.

Kendilerini aldatılmış olarak gösterseler ve nadim olsalar da Suriye'den dönenler resmi makamların gözünde ‘tehlikeli' sayılıyor. Başbakanlık güvenlik danışmanı Sander Lleshi önce hesap vermeleri gerektiğini, topluma nasıl yeniden kazandırılacaklarının ise daha sonra düşünülebileceğini söylüyor. Arnavutluk adaletinin Suriye'den dönen eski cihatçılara ulaşacağı ise hayli şüpheli görünüyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Lindita Arapi