1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Savaşlarda cinsel sömürü

Monika Hoegen22 Temmuz 2006

Avrupa ülkelerinden askeri birlikler barış harekatı çerçevesinde Kongo’ya gitmeye hazırlanırken, insan hakları ve kadın örgütleri Avrupa Birliği’ni kadınların Avrupalı asker ve personelin cinsel sömürüsü ve tacizinden korunması için ek önlemler almaya zorluyor. Bir dönem Birleşmiş Milletler’in Bosna-Hersek’deki barış harekatı özel temsilcisi olan Elisabeth Rehn de bu sorunla karşılaşmıştı.

https://p.dw.com/p/AZnK
Afrika'nın birçok sorunlu bölgesinde taviz ve tecevüzlerin kurbanı kadın ve çocuklar
Afrika'nın birçok sorunlu bölgesinde taviz ve tecevüzlerin kurbanı kadın ve çocuklarFotoğraf: picture-alliance/dpa

Rehn, dünyanın ilk kadın Savunma Bakanı’ydı. 1990-1995 yılları arasında Finlandiya’da bu görevi yürüten Rehn’in bir özelliği daha vardı. Aynı zamanda kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasından da sorumluydu. Bugün emekli olan Rehn, siyasetçi ve savunma bakanı olarak da her zaman dünya barışına hizmet etti. Rehn, bunun bir çelişki olmadığını vurguluyor:

„Her ülkenin kendini savunma yeteneğine sahip olması gerektiğine inanıyorum. İkinci Dünya Savaşı’nı hatırlayacak yaştayım. Ben küçük bir kızken Sovyetler Birliği’nin saldırısını; Kış Savaşı’nı ve bunun ardından savaşın gelişimini; tüm kayıplarımızı ve Finlilerin çok daha güçlü bir düşmana karşı ne kadar müthiş savaştıklarını hatırlıyorum. Yani kriz yönetimine hazırlıklı olmak gerek. Bu bence bir çelişki değil. Saldırıya uğrarsa, ülkemin mutlaka kendini savunacak yetenekte olmasını istiyorum. Fakat aynı zamanda barış için çalışıyorum. Hem ülkemde, hem de bütün dünyada.”

İnsan Hakları temsilcisi olarak çalıştı

Elisabeth Rehn 1995’ten 1998’e kadar Birleşmiş Milletler’in Bosna-Hersek’teki İnsan Hakları Özel Temsilcisi’ydi. Ardından da oradaki barış misyonunun yöneticisi oldu. Bu görevi sırasında da, daha sonra da devamlı savaş bölgelerindeki kadın ve genç kızların durumuyla ilgilenmek zorunda kaldı. “Tüm çatışmalarda en kötü olan” diyor Rehn, “kadınların yaşadığı korkunç tecavüzlerdi.”

“La Hey’de kitlesel tecavüzlere ilişkin dava sonuçlandığında, bu olayın kurbanı olan bazı kadınlarla Saraybosna’daki buluşmamı çok iyi hatırlıyorum. Onlara safça, ‘suçluların bu uzun cezalara çarptırılması iyi, değil mi?’ diye sordum. Çünkü suçlular 20 yıldan fazla hapis cezası almıştı. Fakat kadınlar bana bakıp, ‘Ne? Uzun ceza mı? Onlara sadece birkaç yıl ceza verildi. Bizim cezamız ömür boyu’ dedi.”

Kadınlar travmaşı ömür boyu yaşıyor

Rehn, bu tür suçların kurbanı olan kadınların gerçekten de bu travmayı genellikle ömür boyu aşamadıklarını anlatıyor. Oysa suçlular sadece düşmanlar arasından çıkmıyor:

“Beni en çok endişelendiren yardım etmeye gelenler, uluslararası topluluktu. Sadece barış gücünden ve polislerden, uluslararası polis güçlerinden söz etmiyorum. Diplomatlardan, insani yardım kuruluşu çalışanlarından kiliselerin dini görevlilerinden ve küçük çocuklara, küçük kızlara cinsel taciz olaylarına karışan diğerlerinden bahsediyorum. Ve şimdi Birleşmiş Milletler’in sıfır tolerans politikasından mutluluk duyuyorum. Mevkilerini kötüye kullananlar hakkında NATO ve Avrupa Birliği de bunu kararlaştırdı.”

Komutanlar yeni düzenlemeden memnun değil

Rehn bazı komutanların yeni düzenlemeden hoşnut olmadığını, oysa bu suçlara verilen cezaların hala yetersiz olduğunu belirtiyor:

“Ben, suçluları her halukarda mahkeme karşısına çıkarırdım. Bugün sık sık olduğu gibi sadece evlerine göndermekle yetinmezdim.”

Fakat Rehn’e göre, cezalar kadar, yurtdışı göreve gitmeden önce askerlere verilecek eğitim de önemli. Finlandiya’da bu tür dört hafta süreli eğitimler var. Elisabeth Rehn de bu eğitime eğitimci olarak katılıyor ve kültürlerarası iletişimle, insan ve kadın hakları dersleri veriyor.

Kadınlar barış görüşmelerine katılsın”

Rehn ayrıca, kadınların barış görüşmelerine ve toplumsal yeniden inşaya eskisine göre daha fazla katılmasını savunuyor. Rehn’in bu konuda hazılradığı bir rapor, 2003 yılında Birleşmiş Milletler’in bir karar almasını sağladı. Bu karar da barış süreçlerine her iki cinsin de eşit katılımını öngörüyor. Bugün artık Birleşmiş Milletler, istikrarlı bir barış sağlanmasının aksi halde olanaklı olmadığına ikna olmuş durumda. Rehn suçluların cezasız kalmaması için de mağdurların barış misyonlarına dahil edilmesini savunuyor:

“İşlerin iyi gitmediği Doğu Timor’daki durumu hatırlıyorum. Kadınlara tecavüz edildi ve cinsel tacize uğradılar. Endonezya ordu mensuplarının dokunulmazlığının kaldırılmasını talep ettiler. Çünkü suçluları gayet iyi tanıyorlardı. Bunların arasında yüksek düzeyli subaylar da vardı. Fakat dokunulmazlıklar kaldırılmadı. Bu nedenle orada hala ciddi bir barış sağlanamıyor. Orada yine kargaşa olması beni hiç şaşırtmıyor.”