Seslerin peşinden Türkiye'ye

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, bu arada Almanya’da da müzikal çalışmalar ve deneyimlerde bulunan gitarist ve besteci Erhan Ersin “Chasing the Voices”/”Seslerin Peşinde” adlı ilk albümünü nihayet Türkiye’de çıkarttı. İstanbul’da doğan sanatçı, 15 yaşında klasik gitarla tanıştı, daha sonra Rock ve Jazz gitarla devam etti. 16 yaşında lise müzik grubu ile çalmaya başladı ve grubu Liselerarası Müzik Yarışması’nda birincilik kazandı. Daha sonra müzikal yeteneğini geliştirmek üzere 19 yaşında İngiltere’ye gitti, sonra da Fransa ve Almanya’da bulundu. Bu yıllarda Jazz, Bebop, Big Band, Latin Jazz, Gipsy Jazz, Blues, Funk, Soul ve New Age gibi çeşitli müzik türleri ve gruplarıyla çalıştı.

DW: Almanya'dan Türkiye'ye futbolcu, film sanatçısı transfer ediyorduk ama, caz sanatçısı transferi nadiren görülen bir şey... Sen uzunca yıllar Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde ve örneğin Almanya'nın Köln kentinde yaşadın... Buralarda yaşadıkların müziğine nasıl yansıdı, hangi noktalarda etkileşim oldu?

Erhan Ersin: Zaten yurtdışına çıkma amacım farklı deneyimler sahibi olmaktı. Müzik bilgim ve deneyimimi geliştirmek amacıyla yurtdışına gittim. Farklı mizisyenlerle çalıştım, dünyanın birsürü yerinden müzisyenlerle karşılaşma şansım oldu, birlikte çalma şansım oldu. Mzikal biriklimi geliştiridm tabii ki bunun çok büyük katkısı da oldu. Yani türkiye’de ulaşamayacağım müzik türleri ve insanlarıyla karşılaştım, çok büyük etkisi oldu.

Deutsche Welle: Piyasaya yeni çıkan ilk albümün "Chasing the Voices"/Seslerin Peşinde adını taşıyor... Biz seni tanıyanlar, senin seslerin peşinde olduğunu ve eğer istenirse aslında her telden çalabildiğini biliyoruz... Ama ilk albümündeki parçaları sadece iki akustik gitarla icra etmişsin, fusion-jazz ağırlıklı oldukça dingin besteler... Alman "AKUSTIK GITARRE" dergisinin mart sayısında da, "Erhan Ersin'in müziği inanılmaz rahatlatıcı bir etkiye sahip" deniliyor... Albümdeki bu duruluk, hem Türkiye'de, hem de dünyadaki müzik kirliliğine karşı bir tavır olarak algılanabilir mi?

Erhan Ersin: Kesinlikle öyle, müzik kirliliği beni de çok rahatsız ediyor müzisyen olarak. Ben daha çok müziğin duygusal ve ruhsal tarafından yaklaşma taraftarıyım. Teknik ve daha hızlı, daha çok çalmak bana tamamen ters ki dünyada da şu an o yöne doğru gidiyor müzik. Bu beni biraz sıktı çünkü müzik çok içsel, çok duygusal bir şey. Bunun için hiçbir hıza, sürate ya da teknolojiye ihtiyaç yok. Biraz öyle bir mesaj var açıkçası, dinginlik biraz özlem duyduğum bir şey, hepimiz özlem duyduğu bir şey daha doğrusu.

DW: Bu albümle güzel bir ipucu vermiş oldun müzikseverlere... Bundan sonra nasıl gidecek çalışmalar, başkalarıyla birlikte projeler, kayıtlar olacak mı?

Erhan Ersin: Evet, kesinlikle olacak Benim albümde de ‘çılgın’ diye bir parçam var, çılgın taraflarım da var tabii, farklı şeyler de yapmayı düşünüyorum yani farklı kombinasyonlar, başka tınılar da şu an hayallerimde var. Ben zaten öyle nitelendiriyorum, hayallerimi gerçekleştiriyorum. Önce hayal kuruyorum, sonra onları müzikal hikâyelere dönüştürüyorum. Mümkün olduğunca yabancı müzisyenlerle, farklı kültürden farklı insanlarla müzik yapmaktan daha keyif alıyorum.

Deutsche Welle: Türkiye'de Mayıs'ta bir konserin var... Almanya'dan bir dansçı konuğunun olduğunu da duyduk...

Erhan Ersin: Birgit Asshof, Berlin'den katılıyor, kendisi hem dans sanatçısı, hem dans eğitmeni ve koreograf. O bir renk verecek, benim iki tane kompozisyonumla birlikte dans edecek. Grupta Turgut Alp Bekoğlu diye Türkiye'nin çok önemli davulcularından biri var. Kontrbasta Volkan Topakoğlu, Türkiye'nin yetiştirdiği yeni nesil caz kontrbasçılarından biri kendisi, bu ekiple bir konserimiz olacak.

Gitarist ve besteci Erhan Ersin ve ona eşlik eden sanatçılar, canlı performanslarında önümüzdeki 4 Mayıs akşamı İstanbul'da Caddebostan Kültür Merkezi'nde izlenebilecekler. Tabii Almanya’da da konserler planlanıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Çelik Akpınar

Editör: Beklan Kulaksızoğlu