1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Özgürlüğe çıkan yollar tutuluyor

20 Şubat 2020

Türkiye’de KHK ile yapılan bir düzenlemeyle tahliye kararlarının ardından verilen tutuklama kararları artık rutine dönüşüyor. Osman Kavala’nın yeniden tutuklanması Türk yargısına siyasi müdahalenin de bir yansıması.

https://p.dw.com/p/3Y2gi
Türkei PK Verhaftung Osman Kavala
Fotoğraf: Getty Images/AFP/O. Kose

İş insanı ve aktivist Osman Kavala'nın Gezi Parkı davasından verilen tahliye kararının OHAL döneminde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yoluyla yapılan yasal değişiklikle engellenmesi Türkiye'de yargıya siyasetin müdahalesini bir kez daha tartışmaya açtı.

OHAL döneminde çıkarılan 696 sayılı KHK ile Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) tahliyeyi düzenleyen maddesi değiştirilerek tahliye kararlarına itiraz yolu açılmıştı. Ve böylece OHAL döneminde başlayan "önce tahliye sonra tutukla” uygulaması OHAL sonrası rutine dönüştü. Oysa OHAL sürecine kadar, dava dosyasına bakan mahkemenin verdiği tahliye kararına itiraz mümkün değildi.

Tahliye kararlarını itiraz yoluyla yeniden tutuklamaya dönüştürme uygulamasının ilk örneğini eski HDP milletvekili İdris Baluken yaşadı. Bu uygulamayla karşılaşan bir diğer isim de HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş. Ayrıca gazeteci-yazar Ahmet Altan, sanatçı Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatı Selçuk Kozağaçlı, Furkan Vakfı Başkanı Alparslan Kuytul ve emekli korgeneral Metin İyidil de haklarında verilen tahliye kararlarının ardından yeniden tutuklandılar.

"Yargılamanın temel prensiplerine aykırı"

CHP Parti Meclisi Üyesi ve hukukçu İlhan Cihaner
CHP Parti Meclisi Üyesi ve hukukçu İlhan Cihaner Fotoğraf: privat

CHP Parti Meclisi üyesi ve hukukçu İlhan Cihaner, tahliye kararına itiraz uygulamasını “Bu ceza yargılaması tekniği ve ceza adaleti açısından olağanüstü hukuk dışı bir uygulama. Dosyayı inceleyen, duruşmaları gören heyet beraate hükmediyor, ancak itirazla dosyaya bir saat bakan, dosyayı bilmeyen başka bir hakim tutuklama kararı veriyor” şeklinde değerlendiriyor.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı ve hukukçu Öztürk Türkdoğan da "Yargılamayı yapan heyet tahliye kararı vermişse, savcılığın itirazı üzerine başka bir heyetin tahliye kararını kaldırması yargılamanın temel prensiplerine aykırı” diyor. Tandoğan'a göre iktidar yargılamayı yapan mahkeme heyetine güvenmediği için böyle bir düzenleme yaptı.

Siyasetin yargıya müdahalesine işaret eden Tandoğan, "Bir mahkemenin aldığı kararı, başka bir mahkemeye kaldırtmak için yasa yapıyorsanız, kendi yargınıza güvenmiyorsunuzdur. İktidar kamuoyuna mal olmuş kişilerle ilgili dosyalarda bu yöntemi çok sık uyguluyor. Kararı beğenmediğinde itiraz yöntemiyle başka bir mahkemeye aksi karar aldırıyor. Kendisinin muhalif olarak belirlediği kişileri hapiste tutmanın aracı olarak bu yöntemi kullanıyor. İtiraz yoluyla sizi tekrar içeri alıyor” değerlendirmesini yapıyor.

"Kavala siyaseten tutsak”

Hukukçu Cihaner de Osman Kavala örneğine işaret ediyor. Kavala'nın tahliye kararından sonra tutuklandığı 15 Temmuz dosyasından 2016 yılında aslında tahliyesinin istendiğini hatırlatan Cihaner, "Gezi'den beraat verilince başka bir tutuklama olmadığı için tahliye edilmesi gerekirken takip eden mahkemeye itiraz yerine, daha vahim müdahale ile o dosyada yeniden yargılama istiyoruz. Tahliyesinden sonra ne değişti, bir saat içinde bu dosyaya yeni bir delil mi girdi?” sorusunu soruyor.

Osman Kavala
Osman KavalaFotoğraf: picture-alliance/dpa/W. Dabkowski

"İnanılmaz hukuksuz ve adaletsiz bir durum söz konusu” diyen Cihaner, Kavala için "Siyaseten tutsak kavramını kullanabiliriz. Çünkü hukuken özgürlüğünden alıkonması mümkün değil” yorumunu yapıyor.

Demirtaş ve Kavala’nın durumunun benzerlik taşıdığını ve her iki ismin de dışarı adımını atamadan alıkonduğunu belirten Türkdoğan, “Şu anda Demirtaş yargılandığı davada tutuksuz yargılanıyor. Bir başka soruşturmadan tutuklandığı için hapisten çıkamıyor. Demirtaş hâlâ beraat etmedi, ama Kavala beraat etti. Normalde mutlaka bırakılması lazım, çünkü benzer bir iddiada yargılandı ve beraat etti. İktidar hiç boşluk bırakmıyor. Özgürlüğe çıkan bütün yolları kapatıyor” diye konuşuyor.

Yargı içinde yapılanma iddiaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ayrıca yargı kararlarıyla ilgili konuşmaktan çekinmiyor. Erdoğan, Demirtaş’ın tahliye kararında olduğu gibi yargının Kavala kararında da açıkça kanaatini dile getirdi ve Kavala için "Bir manevra ile onu beraat ettirmeye kalktılar" şeklinde konuştu. Bu açıklamadan birkaç saat sonra ise Hakim ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) beraat kararını veren mahkeme heyeti için soruşturma açtığı duyuldu.

HDP Milletvekili Ahmet Şık'a göre yaşanan durum yargı içindeki yapılanma. Gülen Cemaati'nin kurduğu yargı sisteminin aynısının 15 Temmuz'dan sonra el değiştirerek devam ettiğini savunan Şık, yargıda belirli grupların hakim olma kavgasının yaşandığını söylüyor. Şık, “Pelikan olarak adlandırılan grup bütün yargıya hakim olmaya çalışıyor. Milli Görüş geleneğinden gelen Hakyolcular grubu ise Adalet Bakanı’na yakın. Hakyol grubu İstanbul ve Ankara’daki bütün kritik darbe davalarına bakıyor ” diyor.

HDP Milletvekili Ahmet Şık
HDP Milletvekili Ahmet Şık Fotoğraf: picture alliance/abaca/Depo Photos

Yargı içindeki kavga iddiasını dile getiren gazetecilerden Barış Terkoğlu ise yargı kurumundaki yapılanmaların ve kavganın dedikodu olmaktan çıktığı görüşünde. Terkoğlu, "Kimilerinin Pelikan, kimilerinin İstanbul dediği grupla Adalet Bakanı’nın güttüğü yol yöntem arasındaki farklılık dedikodu olmaktan çıktı” görüşünü dile getiriyor. Terkoğlu’nun yorumuna göre Gezi davasındaki beraat kararı "Adalet Bakanlığının yaratmış olduğu atmosferden solumuş hakimlerin vermiş olduğu bir karardı ve sanıklar bile beklemiyordu.”

Yargıdaki yapılanma iddiaları giderek daha fazla dile getirilirken siyasi tutuklulara özgürlük yolunu tıkayan ve yargıya siyasetin etkisini kolaylaştıran KHK düzenlemesini değiştirmek ise artık pek kolay değil. Zira hükümet tahliye sonrası tutuklamaya olanak tanıyan KHK'yı OHAL sonrası yasalaştırdı.

Aslı Işık

© Deutsche Welle Türkçe