1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye Basel Sözleşmesi'ni ihlal mi etti?

Ayşe Tekin / DW9 Eylül 2004

İskenderun Körfezi‘nde batan zehirli atık yüklü gemi Almanya’da da yankı buldu. Haberi veren Alman medyası, aynı zamanda Basel Sözleşmesi‘ne uyulmamasını da eleştiriyor. Basel Sözleşmesi’nin İkinci Başkanı Dr. Andreas Jaron’la Ayşe Tekin konuştu...

https://p.dw.com/p/Ab8f
Avrupa basını, Türkiye'nin Basel Sözleşmesi'ni ihlal edip etmediğini tartışıyor...
Avrupa basını, Türkiye'nin Basel Sözleşmesi'ni ihlal edip etmediğini tartışıyor...Fotoğraf: AP

İskenderun Körfezi‘nde 4 yılı aşkın bir süredir bekledikten sonra çürüme nedeniyle battığı bildirilen geminin yükü İspanya’dan geliyor. Termik Santral külü olarak bildirilen yükü Cezayir’e göndermek üzere alan gemi, Cezayir’in yükü kabul etmemesi ve işletmeci acentanın Türk olması nedeniyle Türkiye’ye geliyor. Gemideki yükün farkedilmesinden sonra Greenpeace Türkiye Örgütü’nün protestoları ile İspanya gemideki atığı geri almayı kabul ediyor. Ancak geminin geri dönüş yoluna çıkması bir türlü sağlanamıyor ve çürüme nedeniyle batıyor. İskenderun’da batan geminin hikayesi böyle.

Haberi veren Alman medyası ise geminin batış öyküsüyle birlikte Basel Sözleşmesi’ne de uyulmadığına dikkat çekti. Basel Sözleşmesi olarak bilinen zehirli atıkların ticaretine ilişkin ilişkin sözleşme ise ülkelerin rızası ile atık ticaretine izin veriyor. ”Ulla” isimli Karayip adalarından Saint Vincent adına kayıtlı geminin yükü Türkiye tarafından ısmarlanmamıştı. Bu durumda atıkların sorumluluğunun Türkiye tarafından üstlenilmesi sözkonusu mu? Dr. Andreas Jaron bu soruya şu cevabı veriyor:

”1998’de 166 ülke tarafından kabul edilen Basel Sözleşmesi‘ni olayla ilgili, iki ülke de imzaladı. Somut olarak Türkiye’deki olayla ilgili birşey söyleyemem. Ama Basel Sözleşmesi bu tür olaylar için bazı sorumluluklar öngörüyor: Taraf olan ülkelerin birbirini bilgilendirmesi ve yetkili makamların ithalatı onaylaması. Bu onay alınmamışsa, ihracattan değil, yasadışı ticaretten söz edilebilir. İzin alınmış ve ihracat gerçekleştirilememişse de atığın kaynaklandığı ülkenin sorumlulukları var. En önemli koşul, atığın kaynaklandığı ülke tarafından geri alınması ve masraflarının da üstlenilmesidir. Burada Türkiye’nin yapacağı ilk iş İspanya’yı bilgilendirmek ve atıkların geri alınmasını istemekti. Ama aynı zamanda atıkların çevreye zarar vermemesi için gereken önlemleri almalı idi.”

AB düzenlemeleri

Bunlar Basel Sözleşmesi‘nin koşulları, ama aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de atıklarla ilgili düzenlemeleri, ”Ulla” adındaki gemide bulunan atıkların geri alınmasını gerektiriyordu. Jaron bu konuda, ”İspanya açısından bu konu aynı zamanda Avrupa hukukuna göre düzenleniyor. Avrupa hukuku da atıkların yok edilmesinde, kaynak ülkeyi sorumlu görüyor. Özellikle Avrupa Birliği dışında olumsuz yankı yapan atıkların geri alınmasını zorunlu kılıyor" diyor.

Gemideki atıkların geri alınması ile ilgili uluslararası hukuk, her halükarda atıkların geri alınmasını öngörüyor. Öte yandan şu anda bir çevre kirliliği sözkonusu. Gemi battı ve çevre kirleniyor. Bu durumda Basel Sözleşmesi‘nin herhangi bir uygulaması var mı? Jaron şu yanıtı veriyor:

”Atıkların yok edilmesi ülkelerin sorumluluğu. Basel Sözleşmesi‘ne göre atıkların bulunduğu ülkeler, bunların çevreye zarar vermeden yok edilmesinden sorumlu. Bu zehirli atıkların kaynaklandığı İspanya’nın ama aynı zamanda atıkların bulunduğu Türkiye’nin sorumluluğu var. Bir gemi dört yıl boyunca aynı yerde duruyorsa, sorumlulukların yerine getirilmediğini söyleyebiliriz.”

Denizi kim temizleyecek?

Hukuki sorumluluk bir yana bir de denizin temizlenmesi için yapılan masraflar sorunu var. Bunları kim üstlenecek? Basel Sözleşmesi İkinci Başkanı Dr. Andreas Jaron, bu sorunun da kesin bir cevabının olmadığını belirterek, "Basel Sözleşmesi'nin bir de kefalet protokolü var. Bu protokol mali yükümlülüğü düzenliyor. Ancak henüz yeteri sayıda ülke tarafından imzalanmadığı için yürürlüğe girmedi. Ayrıca protokolün ülke hukukuna uygulanması gerekli. Bu henüz Avrupa Birliği hukukunda da geçerli değil" diye konuşuyor.