1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye Hristiyanları'nın AB beklentisi

Ulrich Pick12 Ağustos 2004

Türkiye’deki hristiyan azınlık AB sürecinin mevcut haklarına olumlu yansımasını umuyor. Alman Radyolar Birliği İstanbul muhabiri Ulrich Pick’in gözlemleri:

https://p.dw.com/p/Aahc
Türkiye'de 20. yüzyıl başında nüfusun yüzde 20'si Hristiyandı
Türkiye'de 20. yüzyıl başında nüfusun yüzde 20'si HristiyandıFotoğraf: Bilderbox

On, oniki yıla kadar Türkiye’nin tam üyeliği gerçekleşirse, ilk kez halkının hemen hemen tamamı müslüman olan bir ülke AB’ne katılmış olacak. Türkiye’deki Hristiyan azınlığın da tam üyelikten bazı beklentileri var. Hristiyanlar, müslüman çoğunlukla hukkuki bakımdan tamamen eşit duruma gelmeyi umuyorlar. Tam üyelik arayışı doğrultusunda bu alanda da bazı adımlar atan AKP hükümetinin, tam üyelik müzakerelerine Brüksel’den tarih alabilmek için “kanun önünde tam eşitlik” konusunda yeni hamleler yapması bekleniyor.

Arnavutköy’deki çan sesleri aslında bir istisna oluşturuyor. 20. Yüzyılın başlarında nüfusunun %20’si Hristiyan olan Türkiye’deki bu azınlığın oranı şimdi yüzde birin çok altında.

Hristiyanların göçü durdu

Ortodoks Süryani cemaatinin bu üyesi Türkiye’deki Ermeni, Rum, Süryani ve diğer Hristiyanların sayısının 80 binin biraz üzerinde olduğunu tahmin ediyor ve yurt dışına göçün artık durduğunu, kalanların Türkiye’deki Hristiyan varlığını sürdürmeyi arzuladıklarını söylüyor.

Türkiye’deki Hristiyanlar’ın siyasi ve sosyal statüleri oldukça farklı. Türkiye Cumhuriyeti, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı laik bir Cumhuriyet ama kimlik belgelerinde dini aidiyet mutlaka belirtiliyor. Aynı zamanda ‘Türk müslümandır’ anlayışı hakim olduğundan, ibadette tamamen hür olan Hristiyanlar dinlerini gizlemeye çalışırlar.

Hristiyanlığın varla yok arasında olduğunu, Hristiyanlarla temas etmediği için çoğu Türkün bilmediğini belirten İstanbul Alman kilisesi rahibi Holger Nollmann şunları söylüyor: ”Halk Hristiyanları tanımıyor. Ama büyük çoğunluk Hristiyanlara karşı önyargı da beslemiyor. Benim şahsi kanaatime göre Türkler Hristiyanlarla birlikte olmaktan çekinmiyor ve onlara mesafeli de davranmıyorlar.”

Tüzel kişilik ihtiyacı

Alman rahip de Hristiyanların hukuku statüsünden kaynaklanan sıkıntıları dile getiriyor ve cemaatlerine tüzel kişilik kazandırılmasının, mülkiyet gibi konularda büyük kolaylık sağlayacağını vurguluyor.

İstanbul’daki Rum ortodoksları da Türkiye’nin Avrupa yönünde attığı adımların 1971 yılında kapatılan Heybeliada’daki ruhban okulunun açılmasına yardımcı olmasını umuyorlar. Türk basınında, bu işin oldu bilinmesi gerektiğine dair yorumlar yer almasına rağmen manastır metropoliti Apostolos Danilidis, kesin konuşmak istemiyor: “Hükümetin yapmış olduğu bu çalışmalar hakkında bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Çünkü bu toplantılara, bu komisyonların yapmış olduğu değerli çalışmalara Patrikhane’den, cemaatimizden hiçbir kişi katılmamaktadır. Muammalı, bilinmeyenli bir statüye sahip okulu nasıl kabullenip de açacağız?”

Heybeliada Ruhban Okulu

Ama Rum din adamının sözlerini tartarak sarfetmesinin ardında bazı düşüncelerin yattığı da gerçek. Rum ortodoks kilisesi, AB üyesi Yunanistan’dan da aldığı destekle ruhban okulunun eski haşmetine bürüneceği günü bekliyor.

Apostolos Danilidis, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Madem ki artık dünya globalleşiyor, Türkiye Avrupa Birliği’ne katılmak istiyor, Lozan Anlaşmasıyla burada yaşayan Rum, Ermeni ve Musevi cemaatlerine böyle hakların tanınması lazım. Yanlız 4 sene eğitim değil, ondan sonra lisans üstü hatta doktora tezi yapıp diğer üniversitelerdeki, yurtdışında ve memleketimizde bulunan üniversitelerin eşit olması lazım.

Hristiyan azınlık açısından sevindirici gelişmeler Erdoğan hükümetinin kararlı ve dinamik reform adımları sayesinde mümkün oldu. Ancak, Alman killisesi rahibi Nollmann’ın da dediği gibi, sadece azınlıklar konusunda değil ama bütün alanlarda zirvede alınan kararların tabana nüfuz etmesi zaman alıyor.