1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

‘Gerilim diplomasisi'

20 Nisan 2016

İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin, 13. İslam Konferansı'nda İran'a kınama çıkmasının ardından Erdoğan tarafından ağırlanması, Türkiye'nin Ortadoğu politikası açısından ne anlama geliyor? Uzmanlar DW Türkçe için yorumladı.

https://p.dw.com/p/1IYpK
Fotoğraf: Getty Images/AFP/O. Coban

Türkiye'nin önümüzdeki 3 yıl için başkanlığını devraldığı İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Konferansı sonuç bildirgesinde kınanan İran Cumhurbaşkanı Ruhani, hemen ertesinde Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlandı. Zirve sonrası gerilime rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ruhani'nin verdiği uzlaşmacı mesajlar dış politikada şaşkınlık yarattı.

DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre, bu durum Türkiye'nin yakın dönemde İslam dünyasına yönelik liderlik rolünü öne çıkarmaya çalışacağının göstergesi. Öte yandan İran da Batı ambargosu sonrası elde ettiği kazanımları geliştirmek istiyor.

İran'a kınama ve ağırlama

Geçen hafta İstanbul'da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirvesi sonunda İran'a kınama çıkması İslam dünyasındaki bloklaşmaya dönük bir hamle olarak nitelendirilmişti. Bildirgede, İran'ın bölge ülkeleri ile Bahreyn, Yemen, Suriye ve Somali gibi üye ülkelerin içişlerine müdahalesinden ve teröre desteğini sürdürmesinden üzüntü duyulduğu kaydedilmişti. Bu durum İslam dünyasında Suudi Arabistan ve Türkiye blokunun İran’a karşı hamlesi olarak yorumlandı. Ancak, zirveden hemen sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Ankara’ya gelmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlanması şaşkınlıkla karşılandı. Erdoğan ve Ruhani, düzenledikleri ortak basın toplantısında iki ülke arasında bölgesel konularda yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen terörle mücadele konusunda tam görüş birliği olduğuna vurgu yaptı.

İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinden İran'a kınama kararı çıkmıştı.
İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinden İran'a kınama kararı çıkmıştı.Fotoğraf: Getty Images/AFP/O. Kose

Hedef 30 milyar dolarlık ticaret

Buluşma çerçevesinde Türkiye-İran 3'üncü Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) Oturumu da yapıldı. Konsey toplantısında başta enerji olmak üzere Türkiye ile İran arasındaki ekonomik bağların artırılmasına dönük çalışmalara hız verilmesi kararı çıktı. İki ülke arasında 1 Ocak 2015'te yürürlüğe giren ve yüzlerce üründe sıfıra yakın gümrük vergileri öngören bir anlaşma yapılmış, ancak anlaşma bugüne kadar tam olarak uygulanmamıştı. Önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkarılması başlıca hedef.

"İran, kazanımlarını harcamak istemiyor"

Gelişmeleri Deutsche Welle Türkçe'ye değerlendiren İzmir Gediz Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Seçkin Koç, son birkaç ayda Türkiye-İran ilişkilerindeki yumuşamanın iki ülke ilişkilerini uzun zamandır takip edenler için 'şaşırtıcı' olduğuna vurgu yapıyor. İki ülkenin de Suriye'deki gelişmeleri 'kırmızı çizgi' olarak tanımladığı bir dönemde aralarındaki ılımlı havayı koruduğuna işaret eden Koç, "İran, Batı ile düzelen ilişkilerini Suriye konusunda çok fazla Rusya'nın yakınında durarak gölgelemek istemediği için Türkiye ile iyi ilişkiler geliştiriyor" yorumunu yapıyor. İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin nükleer görşmeler ve Batı ambargosunu kaldırmak gibi çok önemli bir başarıya imza attığının altını çizen Seçkin Koç, "Ruhani, bu kazanımı bir kayba çevirmemek için de yolsuzlukların üstüne sert bir şekilde gidiyor. Kendinden önceki dönemde yapılan yanlışları tasviye ediyor ve Türkiye ile faydacı bir ilişki kuruyor" diye konuşuyor.

"Türkiye'nin İİT başkanlığı şans olabilir"

Ortadoğu'daki dengelerin korunması için Türkiye-İran ilişkilerinin gelişmek zorunda olduğunu dile getiren Koç'a göre, iki ülkenin de birbirini görmezden gelme ya da ilişkileri koparma lüksü yok. 80 ve 90'lı yıllarda iki ülke arasındaki siyasi mücadelenin kimi zaman İran kimi zaman da Türkiye lehine sonuçlandığına işaret eden Koç, "Bir sarkaç gibi gidip gelen bu bölgesel iktidar mücadelesi, Ahmedinecad döneminde Türkiye lehine işledi. Erdoğan ve AKP bölgedeki nüfuzunu giderek artırdı. Ancak son dönemde Batı ile yakınlaşan İran'ın ağırlığı arttı. Türkiye bu yüzden İran'ı karşısına almak istemiyor" diyor. İran'ın da Türkiye'nin Rusya ile yaşadığı uçak krizinde Türkiye'ye yüklenmediğini hatırlatan Koç, "Türkiye'nin bu 3 yıllık dönemde İslam İşbirliği Teşkilatı başkanlığını devralması, bu açıdan daha da önemli hale geldi. Türkiye'nin başkanlığında İslam ülkeleri içerisindeki ihtilafları yumuşatacak yollar aranabilir. Zira, Suriye'de çözüm için Cenevre görüşmelerinin ne kadar süreceği ve işe yarayıp yaramayacağı belirsiz. Buna karşın İİT çatısı altındaki ülkelerin ikili görüşmeler yoluyla sonuç alması olası" değerlendirmesinde bulunuyor.

"Olumlu sonuç almak kolay değil"

Ancak, Türkiye-İran yakınlaşmasının ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Suriye sorunu konusunda Ortadoğu'da oynayacağı rolün abartıldığını düşünenler de var. Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Can Fuat Gürlesel, Türkiye'nin dönem başkanlığının İslam ülkelerinin kendi aralarında ve Batı ile ilişkilerinde önemli sonuçlar doğurmasını beklememek gerektiğini söylüyor. İİT ülkeleri arasında derin fikir ayrılıkları ve düşmanlık derecesine varan ihtilaflar bulunduğunu hatırlatan Gürlesel, "Özellikle Suriye'nin geleceği konusu, bugün için en önemli ayrılık noktası durumunda. Türkiye-Katar-Suudi Arabistan bloğu, İran'ın bölgedeki politikalarına sert tepki gösteriyor. Sonuç bildirgesindeki kınama da bunun bir göstergesi" diyor.

Türkei Konferenz der Organisation für islamische Zusammenarbeit in Istanbul
Fotoğraf: Getty Images/AFP/K. Ozer

"Ruhani ziyareti Türk diplomatların başarısı"

Gürlesel, bu gerilime rağmenTürkiye ile İran arasındaki ilişkilerin gelişmesi yönünde atılan adımların ise ambargo sonrası dönemin gereği olduğunu ifade ediyor. Erdoğan ve Ruhani'nin kutuplaşmaya karşı yaptıkları ortak açıklamalara rağmen, asılnda ilişkilerdeki gerginliğin sürdüğünü belirten Gürlesel, şunları söylüyor:

"Tüm anlaşmazlıklara ve zirve sonunda İran'ın kınanmasına karşın Ruhani'nin Ak Saray'da ağırlanmasını Türk diplomatların başarısı olarak görmek lazım. İki ülke arasında ticaret eksenli yakınlaşma devam edecek. Ancak bölgedeki politik süreç ve İslam dünyasının liderliği anlamında Türkiye ve İran'ın yakınlaşacağını düşünmek fazla iyimserlik olur."

© Deutsche Welle Türkçe

Aram Ekin Duran