1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de avukatlar 'savunma hakkı' istiyor

24 Ocak 2019

Türk yargısındaki siyasallaşmanın 'savunma hakkı'nı engellemek için avukatlar üzerinde baskı ve tehdit oluşturduğunu dile getiren hukukçular, Türkiye’de hala 100’e yakın avukatın cezaevinde olduğuna dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/3C82k
Türkei Demo in Istanbul "Tag der Anwälte in Gefahr"
Fotoğraf: DW/Aram Ekin Duran

24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü dolayısıyla eylem yapan avukatlar, "yargıdaki siyasallaşmanın savunma hakkını engellemek için avukatlar üzerinde baskı ve tehdit oluşturduğunu" dile getiriyor. Bu yıl Avrupalı avukat birlikleri tarafından Türkiye'ye ithaf edilen 24 Ocak'ta avukatlar, bir kez daha Türkiye’de hala 100’e yakın avukatın cezaevinde olduğuna dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 2018 yılında yayınladığı rapora göre, 2017 yılı sonu itibariyla Türkiye’de 570 avukatın tutuklandığı, bin 470 avukat hakkında dava açıldığı, 79 avukatın ağır cezalara çarptırıldığı ve 14 Baro başkanının tutuklandığı belirtiliyor.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) "Avukatların Üzerindeki Yargı Baskısı" raporuna göre ise hak savunucusu avukatlar hala 78 ayrı dava ve soruşturmaya maruz kalıyor. Bu veriler, Türkiye’de özellikle iktidara karşı olmakla suçlanan kesimlerin avukatlığını yapan hukukçuların soruşturma ve tutuklanma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin Kasım 2015’te bir suikast ile öldürülmesi, Cumhuriyet Gazetesi avukatları Akın Atalay, Mustafa Kemal Güngör ve Bülent Utku’nun hapis cezalarına çarptırılması, avukat Eren Keskin’in Özgür Gündem Gazetesi davası nedeniyle 7 yıl cezaya çarptırılması, Suruç katliamında yaşamını yitirenlerin avukatlığını yapan Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla 11 ay cezaevinde yatması ve KHK ile kapatılan Çağdaş Avukatlar Derneği (ÇHD) Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla 2017’den beri Silivri Cezaevi’nde yatıyor olması gibi örnekler, Türkiye’de avukatlık mesleği ve özellikle savunma hakkına dönük baskıların başlıca örnekleri olarak öne çıkıyor.

Son olarak Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu’ndan (HHB) 5 avukat "hukuksuzluğa dikkat çekmek" amacıyla 24 Ocak 2019 itibarıyla açlık grevine başladıklarını açıkladı. Tutuklu bulunan ÇHD ve HBB üyesi 17 avukat 14 Eylül 2018’de tahliye edilmiş, ancak aralarında ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da olduğu 6 avukat ise tahliye kararı sonrasında çıkarılan yeni bir kararla yeniden tutuklanmıştı.

"Avukatlık, iktidar eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor"

DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Koordinatörü Mehmet Emre Elçi, yalnızca İstanbul’da son 3 ayda avukatlara yönelik 170 ayrı hak ihlali şikayeti aldıklarını söylüyor. Hala ülke genelinde yaklaşık 100 avukatın tutuklu bulunduğunu dile getiren Elçi, "Ancak şu an tutuklu avukat sayısında net bir rakama ulaşamıyoruz" diyor.

Türkiye’de avukatlık mesleğinin ağır bir saldırı altında olduğunu dile getiren Emre Elçi, "2007-2008 yıllarında yürütülen Balyoz ve Ergenekon davaları ile savunma avukatları ile hakim ve savcılar arasında ciddi bir uçurum yaratıldı. Avukatlık kurumu iktidar eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor" diye konuşuyor.

Yüzlerce avukat istiklal caddesi'nde eylem yaptı
Yüzlerce avukat istiklal caddesi'nde eylem yaptıFotoğraf: DW/Aram Ekin Duran

Geçen hafta İstanbul Barosu’nu ziyaret eden Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün belki de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde İstanbul Barosu’nu ziyaret eden ilk adalet bakanı olduğunu dile getiren Elçi, "Biz tüm sorun ve şikayetlerimizi kendisine tek tek ilettik. Diyaloğun ve iletişim kanallarının açık olması gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde konuşuyor. 

Avrupa'dan destek: 24 Ocak ikinci kez Türkiye'ye ithaf edildi

Türkiye’de avukat haklarına yönelik ihlaller, dünyada da yankı buluyor. Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED), Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) ile Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (İDHAE), bu yılki 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nü Türkiye’deki avukatlara ithaf etti. 2012 yılında da Tehlike Altındaki Avukatlar Günü, Türkiye’ye ithaf edilmişti. Böylelikle Türkiye, İran, Filipinler, Bask, Honduras, Çin ve Mısır’ın ardından “Tehlike Altındaki Avukatlar Günü”nün ikinci kez ithaf edildiği tek ülke oldu.

Paris Barosu da 7 yıl aranın ardından ikinci kez Türkiye’ye ithaf edilen  “Tehlike Altındaki Avukatlar Günü” dolayısıyla bir açıklama yayımladı. Paris Barosu Başkanı Marie-Aimée Peyron  ve  Paris Barosu Başkan Yardımcısı Basile Ader imzasıyla yayımlanan açıklamada, "Türkiye’de artık adalet, meslektaşlarımız, mesleğimiz ve savunma için yerini bulsun" talebi dile getirildi.

"Avukatların sesi kesilirse yurttaşların nefesi kesilir"

Avukatlara yönelik baskılara dikkat çekmek isteyen Türkiye’nin en büyük barosu olan İstanbul Barosu da, "Avukatların sesi kesilirse yurttaşların nefesi kesilir" sloganıyla 24 Ocak’ta Galatasaray Meydanı’ndan İstiklal Caddesi üzerindeki baro binasına kadar bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe Türkiye’nin farklı kentlerinden yüzlerce avukat katıldı.

"Avukatların sesi kesilirse, yurttaşların nefesi kesilir" yazılı bir pankart açan avukatlar, Uğur Mumcu ve Tahir Elçi posterleri taşıdı. Yürüyüş sonunda 10 kentin baro başkanı ile birlikte avukatlara seslenen İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, "Sesteki nefes avukatlardır ama avukatların sesi kesilirse yurttaşların da nefesi kesilir. Kesmeyiz biz, biz avukatız ve bir gün herkese lazım oluruz" dedi.

Tanrıkulu: Bir işçi davasında işçiyi savunduğunuz için hapse atılabiliyorsunuz
Tanrıkulu: Bir işçi davasında işçiyi savunduğunuz için hapse atılabiliyorsunuzFotoğraf: DW/Aram Ekin Duran

"Savunma hakkı yok edilemez"

Eyleme katılan isimlerden biri olan Diyarbakır Barosu Eski Başkanı ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Türkiye’de savunma avukatlığının tarihte hiç olmadığı kadar siyasi bir tepki gördüğünü ve avukatlara dönük baskıların yargı erkinin ortak tutumu haline geldiğini söylüyor. Bu yargı politikasının gücünü siyasi iktidardan aldığını vurgulayan Tanrıkulu, "Avukat olarak bir ceza davasında terörist olabiliyorsunuz. Bir işçi davasında işçiyi savunduğunuz için hapse atılabiliyorsunuz" diyor.

Türkiye’de avukatlara yönelik tehdidin yalnızca cezaevinden ibaret olmadığını ifade eden Tanrıkulu, Tahir Elçi cinayetine de dikkat çekerek avukatların hayatları tehlike altındayken savunma hakkının arkasında durmaya çalıştıklarını vurguluyor.

Eyleme katılan avukatlardan biri olan Şükran Eroğlu ise adalet sisteminin iddia, savunma ve hüküm olmak üzere 3 ayak üzerine kurulduğunu hatırlatarak, "Herkesin savunma hakkı vardır ve bu hak yok edilemez. Bu yüzden susmuyoruz. Susmadığımız ve savunma yaptığımız için son yıllarda bizlere karşı sistematik bir baskı, hatta bir terör uygulanıyor" diye konuşuyor.

24 Ocak 1977’de Madrid’de "Atocha Katliamı" diye anılan dört işçi avukatının öldürülmesi sonrasında, her yıl 24 Ocak tarihi “Tehlikedeki Avukatlar Günü” olarak anılıyor.

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe