1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Medya

Türkiye'de yalan haberle mücadele

20 Ocak 2017

Türkiye sosyal medyada en fazla sahte hesabın olduğu ülkelerden biri. Bu da yalan haberlerin yayılmasını tetikliyor. Peki yalan haberle Türkiye'de nasıl mücadele ediliyor? Uzmanlar DW Türkçe'ye anlattı.

https://p.dw.com/p/2W4Vq
Symbolbild Medien in der Türkei
Fotoğraf: AFP/Getty Images/O. Kose

Dünya genelinde sosyal medya kullanımının artmasının yanı sıra Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik baskılar da sosyal medyayı önemli haber kaynaklarından biri haline getirdi. Oxford Üniversitesi bünyesindeki Reuters Gazetecilik Çalışma Enstitüsü'nün 2015 Dijital Haberler Raporu'nda Türkiye 18 ülke arasında "sosyal medyanın bir haber kaynağı olarak görülmesinde" yüzde 67’lik oranla başı çekiyor. Enstitü'nün 2016 raporunda ise 26 ülke arasında yüzde 73'lük oranla ikinci sırada. Verilere göre Türkiye'de geleneksel basına olan güven bir yılda yüzde 45'ten yüzde 40'a geriledi. Raporda basına duyulan güven sıralamasında da Türkiye 26 ülke arasında 19'uncu sırada.

Sosyal medyanın haber kaynağı haline dönüşmesi riskleri de beraberinde getiriyor. Haber kaynaklarının kontrol edilememesi yalan haberlerin kolayca yayılabilmesine yol açıyor. 

"Bilgi kirliliği temelde propaganda amaçlı"

Türkiye'de bilgi kirliliği ve yalan haberlerin önüne geçebilmek için çalışan çeşitli kurum ve inisiyatifler bulunuyor. Bu oluşumlar temelde 'fact-checking', yani kuşku uyandıran haberlerin doğruluğunu teyit etmeyi ve kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlıyorlar. 2014'te kurulan Doğruluk Payı ile 2016'da kurulan teyit.org adlı internet siteleri bu oluşumlardan ikisi.

Peki Türkiye'de yalan haberler neden ve nasıl yayılıyor?

Journalist - Mehmet Atakan Foca
teyit.org şef editörü Mehmet Atakan FoçaFotoğraf: privat

DW Türkçe'ye konuşan teyit.org kurucusu ve şef editörü Mehmet Atakan Foça'ya göre, yanlış bilgiler genel itibariyle "eğlence ve siyasi propaganda amacıyla" dolaşıma sokuluyor. Doğruluk Payı kurucusu Baybars Örsek de bilgi kirliliğinin "pek iyi niyetli olmayan çevreler tarafından ortaya çıkarıldığının" altını çiziyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve sosyal medya uzmanı Yrd. Doç Dr. Erkan Saka ise yalan haberlerin kaynağının "sıradan kullanıcılar değil, örgütlü güçler" olduğunu ve yalan haberleri anlamak için "propaganda literatürüne bakmak gerektiğini" ifade ediyor.

Kriz anları kritik

Uzmanlar, bilgi kirliliğinin ve yalan haberlerin ağırlıklı olarak terör saldırıları, seçim dönemleri, kritik toplumsal olayların baş gösterdiği dönemler gibi "kriz anlarında" ortaya çıktığını ve hızlıca yayıldığını belirtiyor. Mehmet Atakan Foça, "Özellikle kriz anlarında internet kullanıcıları gördükleri bir haberi doğru ya da yanlış olduğuna bakmaksızın yayabiliyorlar. Bu tarz tepkiler aslında normal çünkü son derece travmatize olmuş bir dönemden geçiyoruz ve insanlar haber alamadıkları için, bir haberin doğrusuna ulaşamadıkları için böyle bir refleks geliştirdiler" diyor.

Uzmanların altını çizdiği bir başka nokta da yalan haberlerin ortaya çıkma platformları sadece sosyal medya değil. Dr. Erkan Saka, bilgi kirliliği konusunda bir "perspektif değişikliğine" ihtiyacımız olduğu görüşünde. Yalan haberlerle ilgili olarak sosyal medyanın "günah keçisi" ilan edildiğini ifade eden Saka, "Yanlış bilgilerin yayılması meselesi sosyal medyaya atfediliyor ancak geleneksel medya kanalları daha aktif biçimde yapıyor ve onları düzeltmek daha da zor" diyor. Mehmet Atakan Foça da aynı şekilde "yanlış bilgiyi yayma alışkanlığının" sosyal medyaya mahsus olmadığını, aksine bunun birçok basın organı tarafından yapıldığını söylüyor.

Erkan Saka, Juror The Bobs 2016 /Türkisch
Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Erkan SakaFotoğraf: DW/Röhl

Yalan haberlerle mücadele yöntemleri

Uzmanlar yalan haberlerle mücadelede, kullanıcılara sosyal medyada karşılaştıkları haber ve bilgilere öncelikle "şüpheyle yaklaşmaları", "alarmda olmaları", bilgiyi paylaşma konusunda "tedbirli ve muhafazakâr davranmaları" ve bunları paylaşmadan önce bir araştırma yapmaları uyarısında bulunuyor.

"Doğrulanmamış bilgileri paylaşmanın büyük riskler doğurduğunun" altını çizen Baybars Örsek, "Bilgilerin araştırmasını yapmak artık çok kolay. İnsanlar örneğin şüphelendikleri fotoğrafları Google üzerinden aratarak fotoğrafın ne zamana ait olduğunu, ne zaman yayınlandığını görebilirler" diyor. Toplumda "eleştirel düşünme alışkanlığını yaygınlaştırmak gerektiğini" vurgulayan Mehmet Atakan Foça ise "Sadece sosyal medyada değil, herhangi bir basın organında karşılaştığımız bilgiler konusunda şüpheci davranmak gerekiyor. Herkesin elinin altında olan araçlar var. Örneğin Google'da araştırarak birçok şeyin doğrusuna ulaşmak mümkün" diyor.

Symbolbild Türkei Twitter Sperrung Zensur
Fotoğraf: AFP/Getty Images/OZAN KOSE

Ayrıca teyit.org platformunun bir "yalan haber ihbar hattı" bulunuyor. Kullanıcılar bu ihbar hattını kullanarak şüpheli gördükleri haberleri paylaşmadan önce teyit.org'a gönderebiliyor. Sitenin şef editörü Foça, kuruldukları andan bu yana toplamda yaklaşık bin ihbar aldıklarını ifade ediyor.

Saka ise "Çeşitli toplumsal olaylarda hükümet kaynaklarının bilgiyi önlemek yerine bilgiyi bizzat vermelerinin bilgi kirliliğini büyük ölçüde önleyeceği" kanaatinde. Yalan haberlerle mücadele etmesi amacıyla resmi bir kurum şimdilik gündemde değil. Dr. Erkan Saka "çözümlenmesi kolay olmayan, çok daha sofistike konularla, propaganda malzemeleriyle" hükümetin ilgilenmesi gerektiğini savunurken, Foça ise Türkiye'de böyle bir adımın atılmasının "riskli" olduğu görüşünde.

Mehmet Atakan Foça "Hangi bilginin doğru, hangisinin yanlış olduğuna karar verme yetkisi devlette olursa bu vatandaşları hedef gösteren, ajanlıkla suçlamasına kadar varabilecek tehlikeli bir mekanizmaya dönüşebilir" diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Burak Ünveren