1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Komentar zum Ausgang des Verfassungsreferendums in der Türkei

13 Eylül 2010

Türkiye'de yapılan referandumun sonucunu değerlendiren Deutsche Welle Türkçe Servisi yöneticisi Baha Güngör yorumunda, kabul edilen Anayasa değişiklikleri ile ilgili endişelere dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/PB6O
Deutsche Welle Türkçe Servisi Yöneticisi Baha GüngörFotoğraf: DW / Baha Güngör

"Türkiye'de Anayasa değişiklikleri için düzenlenen referandumdan alınan sonucun demokratik standartlara uygun olduğu şüphe götürmez. Hatırı sayılır bir çoğunlukla, yaklaşık yüzde 58’lik bir oranla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın muhafazakâr seçmeni, 26 maddelik Anayasa değişikliği için 'evet' oyu kullanarak çoğunluğu sağladı. Böylece halkın kararıyla Türkiye’nin 1982 yılından kalma darbe anayasası önemli ölçüde değiştirilmiş oldu.

Referandum sürecini yakından takip eden Almanya ve Avrupa Birliği, beklendiği gibi, Türkiye’ye tebrik mesajları gönderdi. Türkiye’de vatandaşın devlet karşısındaki haklarını güçlendiren ve 1960 yılından bu yana doğrudan ya da dolaylı olarak dört kez devlet yönetimine müdahale ederek demokrasiyi ihlal eden ordunun etkinliğinin azaltılması, önemli reformlar olarak karşılandı.

Ancak Anayasa değişikliği kapsamında olumlu ve demokratik gibi görünen maddelerin yanı sıra muhalefetin endişelerini haklı çıkartabilecek detaylar da söz konusu.

Muhalefet, yargı bağımsızlığının tehlikeye girdiğini savunuyor. Yüksek yargı, bugün olduğundan daha güçlü bir şekilde iktidarın etkisi altına girecek. İktidarın öngördüğü gibi Anayasa Mahkemesi'ndeki üye sayısı on yediye çıkacak. Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun üye sayısı da artacak. Bu sayede AKP, parlamentodaki atama prosedürünü kendi görüşleri doğrultusunda işletip görüşlerine yakın hakim ve savcılıkları atayabilecek.

Bu durumda, 87 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yol ayrımına yaklaşıp yaklaşmadığını sormak yersiz olmaz. Devlet ve halk üzerinde dinin etkisi artacak mı? Ya da ülkedeki laik muhalefet ve Atatürk reformlarına sahip çıkanlar, devletin dünyevi ve batılı değerler doğrultusunda yönetilmesini sağlayacak bir formül bulabilecekler mi?

2011 genel seçimleri bu soruların yanıtlanmasını kolaylaştıracak. Kesin olan şu ki, Türkiye’deki yerleşik partiler Erdoğan'a ve onu destekleyen kesime alternatif oluşturabilecek durumda değiller. Türkiye bu nedenle daha fazla İslamlaşarak, zaten dikenlerle dolu olan Avrupa Birliği yolunun tamamen tıkandığı bir ülke olma yolunda ilerliyor. Avrupa ülkeleri bir İslam ülkesini aralarına alamaz ve almayacaklardır. Türkiye, AB'ye tam üyeliğinin reddedilmesi için en önemli gerekçeyi bizzat hazırlamaktadır. "

© Deutsche Welle Türkçe

Baha Güngör / DW, Çeviri: Gezal Acer

Editör: Ahmet Günaltay