1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin Suriye kapanı

20 Şubat 2016

Washington, PYD’nin, Ankara saldırısından sorumlu olduğuna inanmazken Türkiye dış dünyada giderek yalnızlaşan bir ülke görünümü almakta. Gazeteci Tülin Daloğlu'nun haber-analizi.

https://p.dw.com/p/1Hynx
Fotoğraf: DOMINIQUE FAGET/AFP/Getty Images

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara’da askeri personeli taşıyan servis araçlarına bomba yüklü bir araçla intihar saldırısı düzenleyen ve 28 kişinin ölümüne neden olan saldırganın Suriye uyruklu Salih Neccar olduğunu açıkladı. Davutoğlu, Necar’ın, Türkiye’nin bir terör örgütü olarak gördüğü Suriye Demokratik Birlik Partisi (PYD) üyesi olduğunu da belirtti.

Türkiye’nin açıklamasına Amerika temkinli yaklaşmayı seçti. Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, düzenlediği günlük basın toplantısında saldırıyı kimin düzenlediğinin sorguya açık olduğunu belirtti. Amerika, Ankara’nın aksine PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediğini ısrarla açıklamakta.

Amerika, Suriye’de, önceliğini, Irak ve Şam İslam Devleti adı verilen İŞİD’le mücadeleye odakladı. PYD ise İŞİD’e karşı saldırıları ile sahada Amerika’nın en etkin müttefiki konumunda. Bu durumda, PYD, Ankara’da niye saldırı düzenlesin sorusu kafaları karıştırmakta.

PYD, Ankara’ya niye saldırsın?

“PYD’nin böyle bir saldırıyı yapması tamamen mantıksız,” diyen Leigh Üniversitesi öğretim görevlilerinden Henri Barkey sözlerini şöyle sürdürdü. “PYD’nin böyle bir saldırı gerçekleştirmesi demek Amerika ile ilişkilerini tamamen imha etmek gibi birşey. Türkiye, Amerika’nın müttefiki. Amerika’nın böyle bir saldırı sonrası PYD ile herhangi birşekilde PYD ile ilişki kurması söz konusu olamaz.”

Katolik Üniversitesi öğretim görevlilerinden Carol O’Leary ise Amerika’nın da PYD’nin bir terör örgütü olduğunu bildiğini söylemekte. “Biz de her hükümet gibi arada yalan söylüyoruz,” diyen O’Leary bölgedeki Kürt meselesi üzerine uzmanlaşmış bir isim. “Bütün mesele şu ki Obama, Suriye’ye asker göndermemeyi kendine takıntı haline getirmiş durumda. Erdoğan da onun duymak istemediği şekilde onla konuşuyor. Doğru şeyler de dese üslubu yüzünden dinlenmiyor artık. Geriye PYD ile işbirliği kalıyor,” diyor.

Doğrular ile yanlışlar birbirine bu kadar grift geçince kimin açıklamalarına güvenilebileceği meçhul hanesine kocaman yazılıyor. Barkey, Türkiye’nin, saldırı sonrasında hızla saldırganın kimliğini açıklamasını talihsiz buluyor. “Türkiye, sanki, tüm PYD üyelerini fişliyormuş gibi bir hal var. Türkiye’nin bu kadar çabuk böyle bir iddiada bulunması uluslararası kamuoyunda saygınlığına gölge düşürmektedir” diyor Barkey.

Beş yıl sonra dahi Suriye’de son meçhul

Amerika, Suriye’de savaşın nasıl son bulacağı konusunda yönsüz gözükmekte. İŞİD ile mücadele konusunda kararlılık ifadeleri birbiri ardına sıralanırken Rusya ve İran da İŞİD’le mücadelenin şart olduğu kanaatinde. Ancak Rusya, Esad rejimini güçlendirerek İŞİD ile mücadele yolunu seçerken; Rusya ve İran’ın, Suriye üzerinden Ortadoğu’daki nüfuzunu arttırması Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyecektir. Ancak Amerika'nın, Rusya'nın çizdiği yolun ötesinde olaylara şekil verdiği söylenemez.

Türkiye, PYD’nin, Suriye’deki karmaşayı fırsat bilerek kendisi için bir kanton ilan etmesine karşı. Ankara, Suriye’nin toprak bütünlüğü tehlikeye girerse kendi sınırları içindeki Kürtlerin de ayrılıkçı politikaları benimsemesinden endişeli. Ankara saldırısından birkaç saat önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, batı dünyasından gelen tüm uyarılara rağmen Türkiye’nin Suriye’deki YPG hedeflerine yönelik topçu ateşini sürdüreceğini açıklamıştı. Erdoğan, “Bugün angajman kuralımız ülkemize yönelik silahlı saldırılara karşılık vermekten ibaret olabilir. Ama bu kurallar ülkemize yönelik tüm tehditleri kapsayacak şekilde genişletilebilir… Güney sınırımızda yeni bir Kandil’in oluşmasına asla izin vermeyeceğiz,” diye konuşmuştu. Erdoğan'ın bu açıklaması Amerika dahil batılı güçlerin Ankara'ya top ateşini durdurması yönünde yaptığı uyarılar sonrasında geldi.

Türk Silahlı Kuvvetleri de Kuzey Irak’ta PKK hedeflerini havadan bombalayarak Ankara saldırısının arkasında Kürt grupların olduğu mesajını verdi. Türk devletinin yaptığı açıklamaları ‘düzmece’ gibi algılamak nasıl bir yol olamazsa, hükümetin bu olayı fırsat bilip Suriye'ye olası bir sınır ötesi askeri müdahalede bulunması da bir o kadar doğru yaklaşım olmayacaktır. Türkiye'yi ancak sonu belli olmayan bir maceraya sürükleyecektir.

Türk - Amerikan ilişkileri en zayıf zamanını yaşıyor

Türk-Amerikan ilişkileri, Washington’da daha önce hiç olmadığı kadar kopuk ve kötü algılanırken; Ankara’nın, Beyaz Saray’la işbirliğinden uzaklaşması kendi çıkarına kesinlikle hizmet etmeyecektir. Amerika’nın yerini, Suudi Arabistan ve Katar’la inşa edilecek bir müttefiklik asla alamaz. Amerika’nın desteği olmadan da Suudi Arabistan’ın, Suriye’de yapabilecekleri sınırlıdır. Tek yapabileceği radikal İslami grupları daha da kuvvetlendirmek olabilir. Böyle bir ittifakın içinde yer alacak Türkiye de uluslararası kamuoyuna laik geleneğinden tamamen uzaklaştığının ilamını yapacaktır.

PYD’nin Kandil'den aldığı komutlarla Suriye'deki savaşı yönettiğini belirten O’Leary’nin dediği gibi yine de ümitli olmakta fayda var. “Belki Amerika, Suriye’de, PKK’yı güçlendirmenin soruna bir çare olmayacağını; aksine bölgeyi istikrarsızlaştıracağını ve Suriye’de bir uzlaşı olasılığını ortadan kaldıracağını anlayacaktır ve Türkiye ile işbirliği yapmanın daha akılcıl bir yol olacağını anlayacaktır,” diyor Carole O'Leary.

Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin siyasi uslup ve diplomatik başarısızlıklarının da bu durumda büyük payının olduğunu teslim etmek kaçınılmaz olacaktır.

© Deutsche Welle Türkçe

Tülin Daloğlu