1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tenefüslerde Almanca zorunluluğu

Verica Spasovska / DW25 Ocak 2006

Berlin’de bir okulda yabancı öğrencilere Almanca konuşma zorunluluğu getirilmesi tartışmalara yol açtı. DW’den Verica Spasovska, yorumunda uygulamanın göçmenlerin Alman toplumuna entegrasyonu açısından değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor:

https://p.dw.com/p/AZrO

“Berlin’de yabancı öğrencilerin oranının yüzde 90’ı bulduğu bir okulda, bundan yaklaşık bir yıl önce bir karar alındı: Yalnızca derslerde değil, teneffüslerde, okul bahçesinde, sınıf gezilerinde de Almanca konuşulması zorunluluğu getirildi. Kısa süre öncesine kadar sessiz bir onayla karşılanan karar, Sol ve Yeşiller Parti mensubu siyasetçiler ile Berlin Türk Veliler Birliği tarafından gündeme getirildi. Uygulama, devletin kişiliği gelişme sürecindeki öğrenciye müdahalesi olarak yorumlandı.

Gerçekten de ana dil yasağının hayata geçirilmesi bakımından zor anlaşılır bir uygulama. Öğretmenler teneffüslerde Almanca konuşulup konuşulmadığını nasıl denetliyor? Öğrencilerin konuşmaları, okulun muhtelif yerlerine gizlenmiş mikrofonlarla kayıt altına mı alınıyor? Ya uygulamayı ihlal edenler? Onları nasıl bir yaptırım bekliyor? Her şeyden önce, kararnameler ve yasaklarla entegrasyonu teşvik etmek mümkün mü?

Bu soruya verilecek cevap, evettir. Bugün konuşulan ve öğrencileri 10 ayrı milletten meydana gelen Berlin’deki okul da bunun mümkün olduğunu çok bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Öncelikle şu gerçeğin altını çizmek gerek: Almanca zorunluluğu, öğrenciler ve velilerin iradesine karşı okul yönetimi tarafından getirilmemiştir. Aksine öğrenciler ve velilerin çoğunluğu tarafından alınmış bir karardır.

Peki neden böyle bir uygulamaya ihtiyaç duyuldu? Çünkü gerek öğrenciler gerekse veliler, okul sonrasında meslek eğitimi arayışında iyi Almanca konuşabilmenin önemini kavramış durumdalar. Çünkü entegrasyonun asıl anahtarının eğitim olduğu inancı hakim. Göçmen ailelerin büyük kısmının eğitim seviyesinin düşük olduğu dikkate alındığında, bu bakış açısını elbette saygıyla karşılamak gerekiyor.

Ceza ve yaptırım konusuna gelince: Almanca zorunluluğuna uymayan öğrenciler yalnızca uyarılıyor. Dayatma ve yasaklarla entegrasyonun sağlanamayacağı ortada. Berlin’deki okul, teneffüslerde Almanca konuşma zorunluluğuna paralel olarak ders programlarına takviye Almanca dersleri eklemiş. Okula geçtiğimiz yıl yapılan yeni öğrenci kayıtlarının, bölgedeki diğer okullara kıyasla artış göstermesi, yönetimin uygulamasının, veliler tarafından onaylandığının en açık göstergesi…

Diğer yandan Almanca zorunluluğu, eğitim sistemindeki önemli bir açığı kapatma çabasının bir parçasıdır. Araştırmalar, Avrupa’da en çok Almanya’da toplumsal kökenin eğitimde başarıyı belirlediğini ortaya koyuyor. Maddi durumu zayıf göçmen ailelerin büyük kısmında anadil konuşuluyor. Göçmen aileleri Almanca’yı okullarda öğrenmeyecekse nerede öğrenecek?

Elbette göçmen ailelerde Almanca öğrenme teşviğini daha erken yaşlarda başlatmak uygun olur. Kuzey - Ren Vestfalya Eyaleti bu alanda örnek uygulamayı yürürlüğe koydu: Okul çağına gelmeden iki yıl önce, göçmen olsun olmasın bütün çocuklar dil yetenek testinden geçiriliyor. Muhtemel eksiklikler tespit edilip bunların ortadan kaldırılması için bir program öngörülüyor.

Ne okul öncesi çocuklara uygulanan bu uygulamayı ne de teneffüslerde Almanca zorunluluğunu ayrımcılık olarak değerlendirmek mümkün. Aksine, asıl Almanca’yı her çocuğa yeterince öğretemediğimiz zaman ayrımcılık yapmış oluruz. Yalnızca Almanca’ya tam anlamıyla hakim olanlar, Almanya’da sosyal yaşamın bir parçası olabilir. Bu bakış açısının, sadece göçmenlerde değil, hala yanlış bütçe kalemlerinde kemer kısan eyalet hükümetlerinde de egemen olmasını umuyoruz.”