1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Terör tehlikesi cinayeti meşrulaştırıyor

Daniel Scheschkewitz19 Ocak 2006

İnsan hakları örgütü, Human Rights Watch’un, 2005 yılına ait raporunda, ABD yönetimine yöneltilen eleştiriler ön plana çıkıyor. 500 sayfalık raporda Bush’un politikaları adeta yerden yere vuruluyor, terörle mücadelede insan haklarının hiçe sayıldığı belirtiliyor. Rusya, Çin ve birçok başka ülkenin adı da kara listede… DW Washington muhabiri Daniel Scheschkewitz’in konuyla ilgili yorumu şöyle:

https://p.dw.com/p/AZrT

İnsan hakları örgütü, Human Rights Watch’un son raporu, George Bush yönetime atılan bir tokat. Demokratik bir devlet, en yüksek makamların emriyle insan hakları ihlallerinde bulunmakla suçlanıyor!Böyle bir olay en son ne zaman yaşandı?

Human Rights Watch’ın suçlamaları mesnetsiz değil. Irak, Guantanamo, Afganistan veya yerkürenin herhangi bir yerindeki gizli hapishanelerde tutulan zanlılara yapılan kötü muamelenin yarattığı tepki dalgası kasırgaya dönüşmek üzereyken, vakti zamanında Vietnam’da işkence görmüş olan John McCain gibi bazı politikacılar, işkenceyi yasaklayan kanunun anayasaya dahil edilmesi için kolları sıvadığında, karşılarına Bush ve yardımcısı Dick Cheney dikildi. Nitekim, “ABD vatandaşı olmadıkları sürece insanlara kötü muamelenin meşru olduğunu” ileri süren Alberto Gonzales, geçen yıl adalet bakanlığı görevine getirildi. Gonzales böylece ABD’nin başsavcısı da oldu. Oysa bağımsız bir savcının, ordu ve gizli servisler içindeki işkence emirlerini araştırması daha doğru olurdu. Fakat bu yönetim altında bunun gerçekleşmesi zayıf bir ihtimal.

Yine de ümit etmek için sebepler mevcut. Amerikan kamuoyu, terör tehlikesi bahanesi arkasına sıkıştırılmış olsa da, hak ve hukukun çiğnenmesini artık eski gibi kolay kolay kabul etmiyor. Bunu görmek için son kamuoyu araştırmalarına bir göz atmak yeterli. Ayrıca, devlet eliyle kötü muamelenin yarardan çok zarar getirdiğine daha çok inanılıyor artık. Dünyada ABD’ye hiç olmadığı kadar kötü gözle bakıldığı, Amerikalıların oturma odalarında konuşulur oldu. Amerikalıların Ebu Garip ve Guantanamo’da uyguladıkları yöntemler, El Kaide gibi terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürdü. Bu örgütlere katılan her militan, bir Amerikan askerinin canına mal oluyor.

11 Eylül’den sonra ABD topraklarına uğramayan terör, dünyanın başka birçok ülkesinde çirkin yüzünü gösterdi. Tarihi özgürlük mücadelesi geleneği ve anayasasına bakıldığında, ABD bir insan hakları neferi olmalıydı. Ne var ki ABD bu alanda çok geride. Üstelik konu sadece terör zanlılarının hırpalanması değil. İdam cezası uygulamaları ve Latin Amerikalı kaçak göçmenlere yapılan muamele de kaygı verici. Rusya, Özbekistan ve Çin gibi baskıcı rejimler de ABD örneğinin arkasına sığınabiliyor: Terör tehlikesi cinayeti meşrulaştırıyor. ABD de politikasıyla bu ülkelerin sırtını sıvazlıyor.

Avrupa’nın da kendiyle gurur duymaya hakkı yok. İsveç ve Hollanda gibi ülkeler bile sınırdışı uygulamaları yüzünden eleştirilere hedef oldu bu yıl. Almanya eski Başbakanı Schröder ise, insan hakları ihlallerini yermek yerine, ekonomik ilişkileri geliştirmeyi tercih etti. ABD yolu aydınlatmadıkça, Avrupa insan hakları alanında öncülüğe soyunamıyor.