1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tunus'ta radikalleşme tehdidi

20 Mart 2015

Tunus'ta düzenlenen terör saldırısı, demokratikleşme süreciyle ilgili endişeleri artırdı.Uzmanlar radikal akımların güçlenmesi tehlikesine dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/1EuPs
Fotoğraf: picture-alliance/AP/H. Dridi

Tunus'taki son terör saldırısı ve demokratikleşme sürecine etkisini Almanya’daki Bilim ve Politika Vakfı’ndan Ortadoğu ve Afrika Araştırma Grubu'nun yöneticisi Isabelle Werenfels Deutschlandfunk'a (Almanya Radyosu) değerlendirdi. Werenfels sürecin tehdit altında olduğunu belirterek, hükümetin soğukkanlılığı elden bırakması halinde radikal akımların güçleneceğini savunuyor.

Sayın Werenfels, Tunus'ta medya ve kamuoyu hükümetin güvenlik konusunda sert bir çizgi izlemesini istiyormuş gibi görünüyor. Son terör saldırısını, ülkedeki radikal İslamcı akımların yine güç kazanmasının bir göstergesi olarak okumak mümkün mü?

Werenfels: Tunus’taki güvenlik sorunları uzun süredir artış kaydetmekte. 2012 sonunda, yani IŞİD’in daha adı sanı duyulmamışken, Cezayir sınırı yakınında özellikle güvenlik güçlerine saldıran bir grup ortaya çıkmıştı. Ardından IŞİD’in dümen suyundan giden bir grup belirmişti. Farklı oluşumlar arasında rekabet ama aynı zamanda da işbirliği söz konusu. Tüm bunların sonucunda, saldırı girişimleri ve saldırıların şiddeti arttı. Örneğin 2013’te arkasında cihatçıların olduğu tahmin edilen saldırılarda iki siyasetçi hayatını kaybetti. Yani bu sorunlar dünden bugüne peydahlanan konular değil. Ayrıca IŞİD etiketini kullanırken de dikkatli olmak gerek, zira, Tunus’ta kendini IŞİD olarak tanımlayan oluşumun, gerçekten IŞİD’in uzantısı mı, yoksa cihatçıların gözünde başarılı olan terör örgütünün imajından kendilerine de pay çıkarmayı isteyen farklı gruplar mı olduğunu bilmiyoruz.

Son haftalarda, IŞİD sempatizanı Tunuslu birçok gencin, örgüt saflarında savaşmak için Suriye ve Irak’a gittiği yönünde haberlerin sayısı artıyor. Şimdi ülkeye dönenlerin Tunus’taki radikal İslamcı çevrelerde nüfuz kazanması söz konusu olabilir mi?

Werenfels: Bundan yola çıkılıyor. Geri dönenler kesinlikle bir rol oynuyor, ancak hem Tunus’ta hem de diğer Arap ülkelerinde IŞİD’in saflarından geri dönen birçok kişinin bir nevi hayal kırıklığı yaşadığını biliyoruz. Ülkesine dönen her kişinin, radikalleşmiş olduğunu da söyleyemeyiz zaten, zira Suriye’de yaşadıklarından sonra tam tersi bir süreçten geçenler de olabilir.

Tunus’taki farklı radikal İslamcı gruplar arasındaki rekabet, gerginlik sürer mi sizce, yoksa bu gruplar ortak bir cephe oluşturarak, toplumun laik kesimine karşı ayaklanır mı?

Werenfels: Hepsinin hedefi aynı. Ama tabii ki rekabet de söz konusu. Bunu Suriye ve Irak’ta, El Kaide veya IŞİD’e yakın gruplar arasında gördük. Tunus’ta tam bir teşhis koymak çok zor, işbirliği yapan birimler var ama bir bloktan bahsetmek kanımca mümkün değil henüz. Fakat son saldırıların benzerini düzenlemek için, böyle bir blok da gerekli değil. Paris’teki Charlie Hebdo ofisine ve Yahudi süpermarketine düzenlenen saldırılarda da farklı grupların işbirliğine tanık olduk. Aynı hedefe sahip farklı gruplar da, bir blok kadar tehlikeli olabilirler, özellikle de birbirlerini geçmek için yarışırlarsa.

Tunus gayet hassas bir demokratikleşme sürecinden geçiyor. Bu grupların sürece kalıcı bir şekilde zarar verme olasılığı ne kadar?

Werenfels: Ülkeyi gerçekten tamamen istikrarsızlaştırmayı başarabileceklerini sanmıyorum. Tunus toplumunda birlik duygusu çok güçlü, bunu gördük. Emniyet birimleri de zayıf değil, hatta Avrupa da giderek artan ölçüde bu alanda Tunus’a destek veriyor. Bence asıl sorun bambaşka bir yerde. Hassas demokratikleşme sürecinde çok kritik bir dönemden geçiliyor. Şu anda kurumlar oluşturuluyor, anayasa uygulanıyor. Adli makamların bağımsızlığı, hukuk devleti hayata geçirilmeye çalışılıyor. Ama terörle mücadele yasasına bakalım. Bu yasa zaten çok sert ve insan hakları açısından, hukuk devleti açısından ciddi sorunlar içeriyor. Bu yasa terörle mücadele gerekçe gösterilerek daha da sertleştirildiği takdirde, temel hak ve özgürlüklerin kesintiye uğraması riski var. O zaman da demokratikleşme sürecinin sekteye uğraması, demokrasinin önemini yitirmesi ve güvenliğin ön plana çıkması yönünde endişe duyulması gerek.

Turizm branşı Tunus ekonomisi için epey önemli. Peki, bu branştaki olası gerileme, ülkedeki güvenlik sorunlarına nasıl yansıyabilir?

Werenfels: Sanırım bu da ciddi bir sorun. Sadece turizm değil, yabancı yatırımlar da ülke için çok önemli ve 2011’deki Yasemin Devrimi’nden bu yana yatırımlarda azalma var. Kırsal kesimlerde, yani cihatçı grupların güçlü olduğu bölgelerde, sosyo-ekonomik şartların giderek kötüleştiğini gözlemliyoruz. Bu da tabii cihatçıların saflarına adam çekme potansiyelini artıran bir faktör. Yani çok tehlikeli bir sarmal söz konusu. Umarım Tunus hükümeti soğukkanlı davranmaya devam eder ve Avrupalılar da ülkeye ekonomi ve güvenlik alanlarında destek olur. Tabii burada, eski Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali döneminde olduğu gibi yine terör ile mücadele adı altında baskıcı bir rejimin oluşmamasına da dikkat edilmeli.

© Deutsche Welle Türkçe

Silvia Engels/DLF