1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türk sivil toplumu AİHM’yi sorguluyor

14 Haziran 2018

Türkiye’de sivil toplum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “etkinliğini” sorgulamaya başladı. Bu amaçla sivil toplum temsilcileri ile Avrupa Konseyi arasında Strasbourg’da ilginç bir toplantı yapıldı.

https://p.dw.com/p/2zZCM
Europaeischer Gerichtshof für Menschenrechte Strassburg
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/w.Rothermel

AİHM’nin özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası aldığı kararlara “şüpheyle” bakan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) konuyu Strasbourg’da Avrupa Konseyi yetkilileriyle düzenlenen bir toplantıda masaya yatırdı. Avrupa Konseyi’nin daveti üzerine yapılan ve bir ilk olma özelliği taşıyan toplantıya MLSA adına direktör Barış Altıntaş ile genel koordinatör Avukat Veysel Ok katıldı.  Avrupa Konseyi ise İnsan Hakları Dairesi genel müdürü Christos Giakoumopoulos ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Sözcüsü Daniel Höltgen tarafından temsil edildi. MLSA heyeti toplantı sonrası yaptığı açıklamada, “Türkiye’de darbe girişimi sonrası özellikle basına, siyasetçilere, sivil topluma ve diğer kesimlere yönelik baskının benzeri görülmemiş biçimde arttığı bir dönemde etkinliği tartışılan AİHM’nin Türkiye ile ilgili tutumuna ilişkin eleştirleri aktardığını” bildirdi. 

Toplantı sonrası DW Türkçe'ye konuşan avukat Veysel Ok, "Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusunda bir avukat ağı olduğunu, bu avukatlar arasında yapılan toplantılarda AİHM’ye yönelik ciddi eleştirilerin dile getirildiğini” söyledi. OK, "AİHM 15 Temmuz sonrası yaygınlaşan uzun tutukluluk meselesine çözüm üretmedi. Biz başvuru yapıyoruz, insanlar yıllarca tutuklu kalıyorlar. AİHM karar vermiyor. Sonra hüküm alıyorlar ve yaptığınız başvurular boşa düşüyor. AİHM bu anlamda yavaş davranıyor” şeklinde konuştu.

AYM’nin “etkin olmadığını” savunan Ok, "Demirtaş kararıyla, KHK kararıyla, kendi iki üyesinin tutuklanmasıyla, siyasi baskı nedeniyle ve Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararlarında gördüğümüz gibi, verdiği kararlar uygulanmayan bir AYM var, AİHM bu gerçeği dikkate almalı” görüşünü dile getirdi.

AİHM’i OHAL komisyonu konusunda da eleştiren Ok, "Türkiye'de kurulan komisyon bir yargı yolu değil, bir idari kurul, bağımsız çalışmıyor ve oraya yapılan başvurulardan sonra yargı süreci başlasa bile en az 7-8 yıl insanlar işsiz kalacak, sivil ölüme mahkum edilecek. AİHM de buna katkı sağlıyor” dedi.

Gazeteci ve hukukçulardan oluşan MLSA’yı 2017 yılında kurduklarını hatırlatan Barış Altıntaş ise hedeflerinin “tehdit altında olan veya cezaevindeki gazetecilere hukuki destek sağlamak” olduğunu ve “şu anda cezaevindeki 10 gazeteciyi temsil ettiklerini” belirtti. Altıntaş, Türkiye’de basın avukatlarının AİHM’nin etkinliğini sorgulamaya başladığına vurgu yapmakla birlikte, “iç hukuk yollarıyla ilgili problemler nedeniyle uluslararası mekanizmaların kendileri için çok önemli olduğuna” işaret etti.

"Pilot karar” önerisi

MLSA heyeti Avrupa Konseyi ile toplantıda AİHM’nin etkinliği için “pilot karar” sistemi önerisinde bulundu. Veysel Ok'a göre AİHM ile Türkiye arasında 90’lı yıllarda benzer bir durum yaşanmış, AİHM o dönem pilot kararlarla binlerce davayı elden çıkarıp, sorunu çözmüştü. Ok şimdi de “Şu an 177 gazeteci tutuklu var. Binlerce politikacı tutuklu, yüzbinlerce insan işten çıkarıldı. Birçok farklı alanda farklı dava var. Her bir alanda pilot dava seçilip hükümete bildirilir. Karar verilir, karar sonrası da denetleneceği söylenir. Değişiklik olmazsa geri kalan davalarda da karar alınacağı belirtilir” diyor. 

“Eleştirilerden haberdarız”

Tüm bu eleştiri ve önerileri not eden Avrupa Konseyi Genel Sekreteri sözcüsü Daniel Höltgen, “AİHM’nin elinden geleni yapmadığı konusunda Türkiye’deki algıdan ve sivil toplumdan gelen eleştirilerden haberdar olduklarını” söyledi. İnsan Hakları Dairesi Genel Müdürü Giakoumopoulos ise AİHM’nin sadece ve sadece tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra dava başvurularını ele aldığını hatırlattı. AİHM’nin 15 Temmuz sonrası gelen birçok dava başvurusunu iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle geri çevirdiğini, ancak bu yolların etkin olmadığının ortaya çıkması halinde tutumunu gözden geçirebileceğini söyledi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında kamu sektöründe çalışmanın temel bir hak olarak tanımlanmadığını, bu nedenle AİHM’nin göreve iade kararı veremeyeceğini anımsattı.

“AİHM bizim müttefikimiz”

Avukat Veysel OK, AİHM’nin, “eleştirilecek yönleri olsa da Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda hâlâ hakların korunması için önemli rol oynadığını” söylüyor. Fakat aynı zamanda da uyarıyor:  "Biz hiçbir dönemde AİHM’nin Türkiye’de bu kadar sorgulandığını görmedik. AİHM’nin Türk devleti nezdinde meşruiyetini kaybetme kaygısını anlıyoruz, ancak mahkeme şunu da anlamalı: Türk toplumu nezdinde meşruiyet kaybederse o zaman çok daha vahim sonuçları olur. Sivil toplum örgütleri, insan hakları çalışanları, hukukçular, bunlar nezdinde mahkemenin meşruiyetinin zedelenmesi ve tartışılır noktaya gelmesi, yıllardır biriktirdiğimiz emeğin sona ermesi anlamına gelir. Mahkemenin bunu dikkate alması gerektiğini düşünüyoruz.”

MLSA Direktörü Altıntaş ise “Mahkemeyi bir müttefik olarak görüyoruz. Mahkemenin verdiği kararlar, özellikle uzun süreli tutukluluk durumunda bulunanlar için, gerçek hayatta ciddi sonuçlar doğuruyor” diyor.

İnsan hakkı ihlalleri konusunda AYM’ye bireysel başvuru mekanizması oluşturulmasında önemli rol oynayan AİHM’e 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası on binlerce dava başvurusu gelmiş, AİHM, “iç hukuk yolları tüketilmediği” gerekçesiyle OHAL kapsamında hazırlanan KHK’larla işten çıkarılan yaklaşık 30 bin kişinin başvurusunu 15 Haziran-31 Aralık 2017 tarihleri arasında geri çevirmişti. AİHM’nin bu kararları, “altından kalkamayacağı potansiyel 50 bin davadan kurtulmak için aldığı” yorumları yapılmıştı.

AİHM, büyük ölçüde Avrupa’daki basın örgütlerinden gelen baskılar sonrası hızlandırılmış prosedürle ele aldığı Şahin Alpay ve Mehmet Altan davalarıyla ilgili 20 Mart 2018 tarihli kararlarında ise AYM'yi bireysel başvurular için "etkin iç hukuk yolu” olarak görmeye devam ettiğini belirtmiş, ancak gelişmeler ışığında bu tutumunu gözden geçirebileceği mesajı vermişti.

İşten çıkarılan yargıçlar, kamu personeli, akademisyenler ve öğretmenler tarafından AİHM’ye yapılmış 2 bine yakın dava başvurusu hâlâ işlem görmeyi bekliyor.

Kayhan Karaca / Strasbourg

© Deutsche Welle Türkçe