1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Viyana konferansı Kosova'nın son şansı

Fabian Schmidt5 Şubat 2007

BM özel temsilcisi Martti Ahtisaari’nin, Kosova’nın statüsüyle ilgili anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması için sunduğu uzlaşma formülü Sırbistan’daki siyasi partilerin tepkisine yol açtı. Sırp siyasi partileri Ahtisaari’nin cuma günü Belgrad ve Priştine’de tanıttığı çözüm önerilerinin Kosova’yı bağımsız devlet konumuna getireceği gerekçesiyle planı ret ediyorlar. DW editörlerinden Fabian Schmidt, çözüm planının Kosova’yı gerçekten bağımsızlığa taşıyacağını ancak bunun ne Kosova Sırpları ve ne de Sırbistan açısından kayıp anlamına geleceğini savunuyor.

https://p.dw.com/p/AZmC

Ahtisaari raporu ile Kosova’nın bağımsızlığı hayal olmaktan çıktı. Ama bunun Sırpları ürkütmesi için hiçbir neden yok. Çünkü Kosova ahalisinin geleceğini kestirebilmesi için önünü görebilmeye ve hukuk güvenliğine ihtiyacı var. Yabancı sermayenin de yatırım güvenliği sağlayan kesin ve kalıcı kurallara. 17 yıldır süren eski Yugoslavya’nın çözülme süreci ancak bu şekilde noktalanabilir. Geleceğin belirsizlik içinde kalması savaş travmasını gereksiz yere uzatmaktan başka bir şeye yaramaz.

Kosova Arnavutları bundan böyle kendi çıkardıkları sorunları statü belirsizliğine bağlayıp mazeret öne süremeyecekler. Nedenleri önce kendilerinde arayacak ve etnik çoğulculuk, azınlıkların korunması ve insan haklarına saygı konusunda ne kadar samimi olduklarını kanıtlamak zorunda kalacaklar. Aksayan reformların sorumluluğunu uluslararası topluma yükleme bahaneleri de ortadan kalkacak.

Sırbistan’dan kesin çizgiyle ayrılmanın Kosova Sırpları açısından da avantajları olacak. Sırplar Kosova devletinde yaşadıklarının bilincine vardıkları zaman bu devletin kaderine ortak olacak ve resmi kurumlar aracılığıyla çıkarlarını koruyabilecekler.

Ahtisaari raporu da azınlıkların korunmasının Kosova Anayasası’nın en önemli maddesi olmasını öngörüyor. Bunun teminat altına alınabilmesi için de Avrupa Birliği’nin Kosova’nın egemenliğine sınır koyan mevcudiyetini bir süre daha korumak gerekecek.

AB temsilcileri, nefret tohumları saçan seçilmiş yöneticileri görevden almaya yetkili olacaklar. Halk gruplarının barış içinde ve eşit haklarla birlikte yaşama ilkesine aykırı yasa tasarıları AB temsilcisi tarafından ret edilebilecek. Ayrıca, milliyetçi mihrakların kuvvete başvurma ya da kuvvet tehdidinde bulunmaları durumunda müdahale edebilecek uluslararası askeri gücün Kosova’daki varlığı da sürecek.

Belgrad ise Kosova’nın kaybedilmesini sineye çekmek zorunda kalacak. Sırplar, Kosova’nın artık kendilerine ait olmadığını idrak ettikleri zaman ülkelerinin ve güneydoğu Avrupa’nın ortak geleceğini şekillendirme gayretlerine aktif bir şekilde katılacaklardır. Sırbistan kendini geleceğin sınavlarına hazırlamak yerine, uzun yıllar geçmişin hayal ve efsanelerine sığınmakla boşuna zaman kaybetmiş oldu.

13 Şubat’ta Viyana’da başlayacak olan son tur görüşmelerde Priştine ve Belgrad yönetimlerinin son bir yıldır sergiledikleri tavrı terkedip daha yapıcı olmaları temenni edilmelidir. Viyana konferansı, nihai statüye bizzat şekil verebilmeleri için son fırsat olacaktır.

BM’in onayına sunulacak olan Kosova antlaşmasında egemenlik ya da bağımsızlık kavramlarına yer verilip verilmeyeceği önemli değil. Kosova’nın bağımsızlığını resmen tanıyıp tanımamaya her devlet bizzat karar verecek.

Kosova hükümeti ise uluslararası anlaşmalar imzalayabilecek ve uluslararası kuruluşlara üye olabilecek. Bu, yabancı sermaye yatırımları ve bölgenin kalkınması açısından çok önemli. Üstelik Kosova, dünyanın BM’lerde temsil edilmeyen ilk devleti de olmayacak.