1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yardım kuruluşlarının görevleri artıyor

Heinrich Bergstresser / DW14 Temmuz 2004

Alman yardım kuruluşu Cap Anamur’un denizden kurtardığı Afrikalı kaçakları haftalar süren uğraşların ardından İtalya’da karaya çıkarmayı başarması gözleri dünyada etkinliklerini giderek artıran yardım kuruluşlarına çevirdi. DW’den Heinrich Bergstresser yardım kuruluşlarının çalışmalarını mercek altına aldı...

https://p.dw.com/p/AbD3
Sivil toplum örgütlerinin bütçesi bağışlar ve devletten gelen yardımlardan oluşuyor...
Sivil toplum örgütlerinin bütçesi bağışlar ve devletten gelen yardımlardan oluşuyor...Fotoğraf: AP

İnsan tüccarlarına para ödeyerek kötü koşullarda Avrupa’ya ulaşmak isterken Akdeniz’de kaza geçiren, hayatını kaybeden insanlar ile ilgili haberler artık rutin hale geldi. 37 kaçak göçmen şanslı idi. Çünkü Cap Anamur’un gemisi yakınlardaydı.

Sadece Almanya’da binlerce yardım kuruluşu bulunuyor. Sivil toplum örgütleri olarak tanınan bu kuruluşlar yardıma ihtiyacı olan insanlar için dünyanın dörtbir yanında faaliyet gösteriyor. Resmi, yarı resmi, kiliselere bağlı ya da tamamen özel kuruluşlar olarak çalışıyorlar. Gönüllülük ilkesiyle çalışan küçük kuruluşlardan yüzlerce kadrolu eleman çalıştıran dev kurumlara kadar geniş bir yelpazeye yayılıyorlar. Bu büyük kuruluşların yıllık bütçelerine bakıldığında mali çerçeveleri de ortaya çıkıyor. Örneğin, Dünya İçin Ekmek ve Caritas kuruluşlarının toplam yıllık bütçesi 170 milyon euroyu buluyor. Bütçe, bağışlar ve devletten gelen yardımlardan oluşuyor.

Özelleşen yardımlar

Küreselleşme ve özelleştirme eğilimi çerçevesinde sivil toplum örgütlerinin insani yardım ve kalkınma politikaları alanında görevleri de giderek yoğunlaşıyor. Çünkü devletler kalkınma politikası ve acil durum yardımları alanından kendini giderek geri çekiyor ve sistematik olarak işi ikinci elden yaptırıyor. Başlangıçta sivil toplum örgütleri bu eğilimden memnundu, çünkü kendilerini devletin bürokratik yardım kuruluşlarına alternatif bir sivil toplum girişiminin parçası olarak görüyorlardı. Aradan geçen zamanda kurumsal zorluklarla karşı karşıya kalmanın kaçınılmaz olduğunu farketmek zorunda kaldılar. Avrupa Transformasyon Araştırmaları Derneği’nden Peter Lock bu konuda şunları söyledi:

”Özel yardım sanayiindeki büyüme öncelikle neoliberal düşüncenin temel yönetim anlayışı ile açıklanabilir. Bu anlayış çerçevesinde devletin rol oynadığı hemen her alanın özelleştirilmesi alışıldık bir durum oldu. Devlet kendini geri çekti. Şimdi ise yardım kuruluşlarının bir şirket gibi büyüme zorunluluğu ile karşılaştıkları görülüyor. Ancak diğer yandan genel mali kriz ortamı nedeniyle devletin yardımları da kesiliyor ve yardım kuruluşları gidrerek daha aktif bir şekilde özel bağışları elde etme yarışına giriyor. Gelişmiş altyapılarını ayakta tutabilmek ve diğer kuruluşlarla rekabette geride kalmamak için giderek daha fazla çaba göstermek zorundalar."

Çatışma bölgeleri

Özel yardım kuruluşları özellikle insani yardım alanında üçüncü dünya ülkelerindeki kriz bölgelerinde büyük zorluklar ile karşı karşıya. Kriz bölgelerinde zaten zayıf durumda olan devlet, silahlı çatışmaları durduramıyor. Ancak yardım kuruluşları da bu şiddet ortamında sağladıkları yardımın büyük bölümünün havaya gitmesine seyirci kalmak durumunda. Çünkü çatışma bölgelerinde genelde savaş hukukunu tanımayan savaş ağaları ve aşiret reislerinin sözü geçiyor. Bu ortamda yardım kuruluşlarının tarafsızlık konumuna saygı gösterilmiyor ve yardıma ancak kendi taraflarının çıkarına olduğu zaman izin veriliyor.

Çalışma bölgelerindeki çaresizlik ve üstüne üstlük yardım sağlayan devletlerin içinde bulunduğu ekonomik kriz yardım kuruluşlarının karakterini de değiştiriyor. Avrupa Transformasyon Araştırmaları Derneği’nden Peter Lock, kuruluşların özel bağışçılardan para toplayabilmek için giderek daha yüksek sesle reklam yapmak zorunda kaldıklarına ve özellikle medya kampanyalarında giderek daha çarpıcı ve hatta bazen yardım edilen insanları suistimal edici ögeler kullanılabildiğine dikkat çekiyor. Lock, sorunların kökenine inmeden özellikle çocuklar, yaşlı insanlar ve kadınların bağış kampanyalarına malzeme edildiği eleştirisinde bulunuyor.