YORUM: AB, Türkiye’yi kaybetmemeli

Ne zaman Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma arzusu gündeme gelse, akıllar karışır. Neymiş? Türkiye Avrupa kimliği taşımıyormuş. Ekonomik bakımdan yük olurmuş. Halkı Müslüman'mış. Avrupa Birliği böyle bir üyeyi kaldıramazmış. İşte, ret cephesinin tezleri.

Türkiye’nin hemen yarın Birlik üyesi olmayacağı gerçeği nedense unutturulmak istenir. Söz konusu olan, bütün AB ülkelerinin onayladığı bir sürecin devamlılığıdır. İç siyasi mülahazalarla vaatlerini ve sözleşmelerini bir kalemde silmek, Avrupa’ya inandırıcılık kazandırır mı?

Türkiye on yıllarca, zamanın büyük düşmanı Sovyetler Birliği’nin sınır komşusu olarak istismar edildi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa yeni bir siyasi yapıya kavuşurken, Türkiye daha kuruluş yılı 1949’da Avrupa Konseyi’ne üye olmuş, AGİT ve OECD’nin çalışmalarına aktif bir şekilde katılmış, Afganistan, Somali, Balkanlar ve Orta Doğu’nun çatışma bölgelerinde Batı’nın ortaklığını yapmıştı. Üyelik tartışmasında, Polonya, Çek Cumhuriyeti, İspanya ve öncelikle de İngiltere’nin Türkiye lehinde öne sürdükleri tezler nedense sümen altı edilir.

Türkiye’nin Avrupa heyecanı çoktan söndü. Türk medyası Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin ziyaretine ilgi göstermedi. Avrupa küresel oyuncu büyüklüğünü kanıtlama fırsatını değerlendiremezse, yazık olur. Hangi taraftan olursa olsun, müzakere sürecinin yarıda kesilmesi, Avrupa’nın bölgedeki ekonomik ve güvenlikle ilgili çıkarlarına ağır darbe indirir. Orta Doğu’daki dinci ve siyasi dikta rejimleri, Avrupa’nın Türkiye modeline ‘gayrı Avrupai’ damgasını vurmasını dört gözle bekliyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Baha Güngör

Editör: Ahmet Günaltay