1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Asıl popülist Trump mı Obama mı?

29 Kasım 2019

"Yapabiliriz" sloganıyla milyonları peşinden sürükleyen Barack Obama mı yoksa eleştirilerin odağındaki Donald Trump mı? Alexander Görlach, Trump’ı yaratanın, "bir şey yapamayan" Obama olduğu görüşünde.

https://p.dw.com/p/3Twd3
Kombobild Barack Obama - Donald Trump

ABD’de neredeyse bir yıl sonra seçimlere gidilecek. Popülist Donald Trump seçilmezse ülkenin durumunun ne olacağına dair tartışmalar şimdiden başladı. Bu aslında popülistler bağlamında genel bir sorun. Genelde özlü hiçbir şey ortaya koyamadıkları için, siyasi arenadan kaybolduklarında siyasi sistem ve demokrasiye yönelik öfkeli hoşnutsuzluk eskisinden daha büyük hale geliyor.

Ancak ABD'deki mevcut duruma bakıldığında bu perspektif gerçeği yansıtmıyor. Donald Trump pek çoklarının düşündüğü gibi bir popülist değil. Trump'tan ziyade, ortaya bir şey koymayan Barack Obama popülistti. Donald Trump ise Obama'ya verilen tepkidir. Bu haber, bizzat bu satırların yazarı gibi pek çok kişiye son derece şaşırtıcı gelebilir. Aslında oldukça "iyi" popülistler de var. Dışlamak yerine toplumun ruhunu yakalayanlar. "Kötü" popülistlerle ortak noktaları, gerçekleri üzerlerine nesnel bir politika inşa edilemeyecek derecede basitleştirmeleri.

Prof.Dr. Alexander Görlach
Prof.Dr. Alexander GörlachFotoğraf: Harvard University/D. Elmes

Obama neyi yapabilecekti?

"Evet yapabiliriz", 2008'deki başkanlık seçim kampanyalarında ağızlardan düşmeyen slogandı. ABD'yi Bush döneminin yarattığı ağır yükün ardından iyiye dönüştürme isteğini yansıtan safça ve iyi niyetli bir arzuydu. Ama neyi yapabileceği hiçbir zaman açıklığa kavuşmadı. Ülkenin yenilenmesi gerekiyordu. Ama nasıl? O sırada mali kriz patlak verdi ve Lehman Brothers'ın enkazından yeni bir şey ortaya çıkarma imkanı ortaya çıktı. Ama Barack Obama bunun yerine eski politikaların alet çantasından yararlandı. Bankaları kurtardı ama evsiz konumuna düşen yüz binlerce konut sahibi için bir şey yapmadı. Kaosa yol açan bankerler arasında hapse giren tek bir kişi olmadı. (Türkiye'de "Büyük Açık" ismiyle vizyona giren) "The Big Short” filmi ve kitabı bu hikayeyi ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

Pek çok Amerikalı için tüm bu olup bitenler son derece adaletsizdi. Ulusu adil bir aile olarak yansıtan söylem, pek çok Amerikalının başına geldiği  gibi sokağa düşmemek için kardeşinin ya da eşinin ailesinin evinin kilerinde küçük bir odaya taşınmak zorunda kalanları cezbeder. İşte Donald Trump'ın mesajı buydu: "Önce Amerika", "Biz Amerikalılar için Adalet." Kozmopolitik bir gündem, ancak evin içinde de adalet hakim olduğunda işler.

Barack Obama, eski düşünce kalıplarına yapışıp kalarak sadece işlerliğini yitirmiş siyasetin tabutuna son çiviyi çakmış oldu. ABD bir zamanlar ülke içi hareketliliğinin en yoğun olduğu ülkeydi. Yeni bir iş için insanlar Alaska'dan Florida'ya taşınırdı. Artık o günler geride kaldı. 2008 mali krizi, uzun zamandır ülkede için için artan eşitsizliği güçlendirdi. Günümüzde ABD ülke içi hareketliliğinin en düşük olduğu ülke. Sınırsız fırsatların ülkesi geçmişte kaldı.

Amerika için adalet! Rakamlar konuşuyor

ABD'de demokrasinin geleceği için, yakın geçmişin doğru değerlendirilmesi önem taşıyor. Donald Trump bir sistem arızası değil. Seçmenlerinin ülkeye adaleti geri getirebilecek kişi olarak gördükleri biri. Şu anki rakamlar Trump'ı haklı çıkarıyor. İstihdam artıyor, ekonomi canlanıyor. Başta Çin olmak üzere uluslararası ilişkilerde de taraftarları, Trump'ın adaleti geri getirdiğini düşünüyor.

Bu satırların yazarının da dahil olduğu kozmopolit liberallerin önce bunu bir hazmetmeleri gerekiyor.

Alexander Görlach

© Deutsche Welle Türkçe

Prof.Dr. Alexander Görlach, Carnegie Uluslararası İlişkiler Etik Kurulu kıdemli üyesi ve Cambridge Üniversitesi Din ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü kıdemli araştırma uzmanıdır. Dil bilimci ve ilahiyatçı Görlach, 2014-2017 yılları arasında Harvard Üniversitesinde konuk öğretim üyesi, 2017-2018 yıllarında Tayvan Ulusal Üniversitesi ve Hong Kong Şehir Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı.