1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Deniz özgür... Nihayet!

16 Şubat 2018

DW editörlerinden Jens Thurau, gazeteci Deniz Yücel'in tahliye sürecinin "Erdoğan'ın gücünün sınırsız olmadığını gösterdiği" görüşünde.

https://p.dw.com/p/2spJO
Berlin Demonstranten fordern Frelassung von Deniz Yücel
Fotoğraf: Imago/Seeliger

Son günlerde bazı işaretler gelmişti. Ankara ile Berlin arasında telaşlı diplomasi trafiği, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Türk mevkîdaşı Çavuşoğlu arasında olduğu gibi birçok doğrudan görüşme... Ve şimdi öğrenildiğine göre geçen 10 gün içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de doğrudan görüşme yapılmış. Dün Berlin'de Başbakan Angela Merkel ile buluşan Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Alman televizyonunun kendisiyle yaptığı bir söyleşide, Deniz Yücel‘in serbest bırakılmasını kendisinin de arzu ettiğini söyledi. İnsanı aslında şaşırtan bir sözdü bu. Çünkü Alman gazeteciyi bundan bir yıl önce keyfî bir biçimde tutuklattıran ve o zamandan beri iddianame olmaksızın cezaevinde tutan aynı Türk hükümetiydi.  

Ama tabii tüm bunlar bir yana şimdi öncelikle sevinç duygusu ağır basıyor. Bir yıldan bu yana Türkiye'de ve Almanya'da binlerce iş arkadaşının, dostlarının ve de aile yakınlarının kendisiyle dayanışma gösterdiği Deniz Yücel'in tutukluluğu bitmiş oluyor. Savcılık, hakkında 18 yıl hapis cezası talep etse de mahkemenin Deniz Yücel'i tahliye etmesi başka bir yöne işaret ediyor. En azından öyle olması umudu doğuyor.

Thurau Jens Kommentarbild App
DW editörlerinden Jens Thurau

Türkiye kendini zorladı

Tahliyenin nedeni Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşlerini değiştirip bundan sonra insan haklarına saygılı olmaya karar vermesi olmasa gerek. Ve hukuk devletinin zaferi olmadığı da muhakkak. Serbest bırakma olayı, tıpkı bundan 12 ay önceki tutuklama gibi siyasi bir olgu. Hayır, aslında bunun da ötesinde farklı sebebler var: Türkiye geçen aylarda çok sayıda anlaşmazlığa neden olduğunu kavradı. Alman vatandaşlarının tutuklanması ve Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Nazi benzetmeleri nedeniyle Almanya ve birçok Avrupa ülkesiyle anlaşmazlıklar başgösterdi. NATO müttefiki ABD ile de Suriye'deki Kürtlere karşı başlatılan saldırılar nedeniyle görüş ayrılığı çıktı.  

Deniz Yücel‘in teröristleri desteklediği gerekçesiyle tutuklanması Almanya-Türkiye ilişkilerinde en ağır sorunu oluşturuyordu, şimdi bu ortadan kalkmış görünüyor. Ne var ki daha birçok Alman vatandaşının çoğunlukla da sudan gerekçelerle Türkiye'de tutuklu olduğunu hatırlatmak durumundayız.   

Erdoğanın gücü sınırsız değil

Herhangi bir suçu olmayan Deniz Yücel'in özgürlüğüne kavuşması dışında burada okunması gereken en önemli mesaj şu: Sağı solu belli olmayan Erdoğan'ın gücünün bile sınırları var; en azından yabancı ülkelere karşı. Bundan dolayı şimdi önemli olan, şu anki geçici hükümetin ve kurulacak hükümetin Ankara ile ilişkileri sanki hiç bir şey olmamış gibi yürütüp, olağan gündem maddelerine geçmemesidir. 2016 yılının ortasında Erdoğan‘a darbe girişiminin ardından neredeyse her şey değişmiştir. Türkiye'de insan hakları durumu iç açıcı olmaktan uzaktır, bundan dolayı da ülkenin AB'ye tam üyeliği neredeyse imkansızdır. Bu nedenle Berlin‘in gelecekte NATO müttefiki Türkiye ile özellikle silah ticareti konusunda son derece mesafeli tavır alması gerekir. Almanya Dışişileri Bakanı Sigmar Gabriel'in en azından bir süreliğine silah anlaşmaları ile ilişkilendirme girişimi, Yücel'in serbest bırakılması yönündeki çabaların kara sayfaları arasındadır.    

Gabriel‘in belki de son şansı

Herşeye rağmen Deniz Yücel‘in serbest bırakılması Almanya Dışişleri Bakanlığı ile onun başındaki Bakan Sigmar Gabriel'in diplomatik girişimlerinin de başarısı. Ancak Gabriel, mensubu olduğu Sosyal Demokrat Parti (SPD) içinde şu sıralar çok sevilmiyor, o nedenle de Almanya'nın baş diplomatı olarak yeni oluşturulacak büyük koalisyon hükümetinde yer almasına pek şans tanınmıyor. En azından şimdiye kadar durum böyleydi. Yücel'in serbest bırakılmasındaki katkıları nedeniyle şimdilerde bu göreve yeniden seçilme şansı tabii ki oldukça artmış görünüyor.   

Jens Thurau

© Deutsche Welle Türkçe