1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Olağanüstü kriz yılı

Kudascheff Alexander Kommentarbild App
Alexander Kudascheff
26 Kasım 2015

Tıpkı Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi bir uçağın düşürülmesi dünya politikasının gündemini beliriyor. Alexander Kudascheff’e göre uçak krizi durumun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor.

https://p.dw.com/p/1HCjE
Aserbaidschan Treffen Putin und Erdogan in Baku
Fotoğraf: Reuters/RIA Novosti/Kremlin/A. Druzhinin

Şu sıralar dünya politikası barut fıçısından farksız. Cepheler ve hatlar neredeyse her gün değişiyor. Bölgesel güçler kadar süper güçler arasındaki anlaşmazlıklar ve çatışmalar artıyor. Türk mü yoksa Suriye hava sahasında meydana geldiği fark etmez, bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmüş olması sinirlerin ne kadar gergin, ortamın ne kadar patlamaya hazır olduğunu gösteriyor.

Rusya'nın Suriye'deki muhalefete ve arada sırada da IŞİD'e yaptığı hava saldırıları Türkiye'nin tepkisini çekiyor. Türkiye, Esad karşıtı Türkmenlerin Rusya tarafından vurulmasına büyük hassasiyet gösteriyor. Rusya böylece Türk halklarının manevi birliğine büyük önem veren Türkiye'yi vurmuş oluyor. Aynı zamanda bütün Esad'a karşı olanları müttefik addeden ve bu nedenle IŞİD'e uzun süre göz yummuş olan Türkiye'yi de. Türkiye'nin tutumunu değiştirmekte geç kaldığı Paris'ten önce Türkiye'deki bombalı saldırılarda belli olmuştu.

Rusya'ya göğüs germek ve Rusya'yı kazanmak

Tepki göstermek zorunda olan NATO bunu Türkiye'nin yanında yer alarak ve aynı zamanda Rusya ile gerginliği azaltarak gösteriyor. Suriye yüzünden durumun çığırından çıktığı bir zamanda kimse sert ifadelerle ateşe körükle gitmek istemiyor. Uçak düşürmeye rağmen Batı Suriye'deki iç ve vekâlet savaşını Rusya ile birlikte askeri ve siyasi bakımdan sona erdirmeyi umuyor. Bunun için Rusya'ya ihtiyaç var. Aynı zamanda IŞİD'in ana hedefi olduğu için Batılı başkentlerde geçici çözüm olarak kabul edilen Esad'a da. Hele Paris, Beyrut ve Bamako'daki saldırılar göz önüne alınacak olursa. İslamcı terörün kolları bir ahtapot gibi her yere uzanıyor. Ortadoğu'ya, Afrika'ya, Asya'ya ve Avrupa'ya.

İslamcı terör dünya politikasının karşılaştığı en büyük askeri ve siyasi meseledir. Ama dünya politikası aynı zamanda farklı çıkarların çatışmasına da sahne oluyor. Fransa IŞİD'e karşı ortak seferberlik organize etmek isterken ortakları tereddüt ediyor. ABD havadan vuruyor ama karadaki siyasi ve ideolojik karmaşanın içine çekilmek istemiyor. IŞİD'in bertaraf edilmesinin ancak karadan müdahaleyle mümkün olabileceğini Pentagon'un da bilmesine rağmen. Başkan Obama karacı birlik göndermeyi aklından bile geçirmiyor. Suudi Arabistan ve İran gibi bölgesel güçlerin kendi konumlarını korumaktan başka ortak niyetleri bulunmuyor.

Almanya'nın rolü ne olmalı?

Francois Hollande bu nedenle Avrupalılardan da yardım ve destek istedi. Aldığı karşılık ‘retorik sakınganlık' oldu. Fransa'nın en önemli müttefiki olan Almanya'nın ise ‘Paris'e nasıl yardımcı olunabilir, bunun için ne yapılabilir?' sorularına yanıt bulması gerekiyor. Almanya, Suriye'ye asker göndererek değil de Fransa'nın askeri angajmanının olduğu Mali gibi ülkelerdeki yükünü hafifleterek bunu yapabilir. Almanya hükümeti bunu öneriyor. Alman ordusu da bu desteği verebilecek kapasiteye sahip. Alman kamuoyu ise bu konuda bile kuşkulu. Alman - Fransız ittifakını zor bir sınav bekliyor.

Dünya politikası rayından çıktı. Gelişmeleri kestirip önünü görmek zorlaştı. Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerinde terörizmden başka bir de mülteci sorunu patlak verdi. Devletin kurumları mülteci akınının neden olduğu sorunlarla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. Kültürü ve geleneği farklı milyonlarca yabancının toplumla nasıl kaynaştırılabileceğini kimse bilmiyor. Daha geride bırakmadığımız 2015 olağanüstü bir kriz yılı olacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Alexander Kudascheff