1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Zenginin teşviği yoksulluğu artırıyor

Henriette Wrege26 Ocak 2007

Gelişmiş Batılı ülkelerin yoksul ülkelere maliyetin altında, dampingli gıda ürünleri satışı, yoksulluk ve açlığı körüklüyor. Gelişmekte olan ülkelerin tarım ve hayvancılık sektörleri teşvik desteğini ardına almış Batılı ürünler karşısında tutunamıyor.

https://p.dw.com/p/AbXY
Batının gıda politikaları en çok Afrika'da olumsuz etkiyle sonuçlanıyor
Batının gıda politikaları en çok Afrika'da olumsuz etkiyle sonuçlanıyorFotoğraf: AP

Bütün dünyada 850 milyon insan açlık çekiyor. Birleşmiş Milletler binyıl gelişme hedefleri arasına, açlık çekenlerin sayısını yarıya düşürmeyi de almıştı. Avrupa’ya dünya tarım ve gıda ürünleri ticaretinde kilit rolü düşüyor. Sivil toplum temsilcileri Avrupa’nın izlediği ticaret rejiminin öncelikle küçük üreticiye zarar verdiğini söylüyorlar. Beslenmenin temel insan haklarından biri olduğunu kimse inkar etmiyor. Ancak ‘adil ticaret kurallarıyla’ ilgili vaatlerin lafta kalmayacağını da kimse garanti edemiyor.

Her insanın yeterli gıda alma hakkı olduğu, devletler hukuku açısından bağlayıcı olan AB’nin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilgili anlaşmasında yer alır. AB’ne üye olan her devlet bu hakka saygılı olmayı kabul etmiştir. Dünya Açlıkla Mücadele Derneği AB’ni tarım ürünlerini dampingli fiyatlarla ihrac edip küçük üreticinin dünya piyasalarında tutunma şansını ortadan kaldırmakla suçluyor. Derneğin Genel Sekreteri Hans Joachim Preuss, maliyetin altındaki sübvansiyonlu satış fiyatlarını ancak zengin ülkelerin verebileceğini hatırlatıyor. Preuss, “AB sığır eti fazlasını batı Afrika ülkelerine satmaya başladığında, Fildişi Sahili’ne komşu olan Burkina Faso’da hayvancılık adeta bitmişti. Doğu Avrupa ülkerinin kümes hayvanlarını dampingli fiyatla satması Üçüncü Dünya’daki üreticiyi perişan etti. AB şimdi de maliyetin altındaki fiyatla buğday ihrac ediyor. Bu tamamen, üreticiye ve tarım ürünlerine ödenen sübvansiyonlarla ilgili” diye konuşuyor.

”Asıl suçlu ABD”

Avrupa Birliği sübvansiyonları kademeli olarak azaltmayı kararlaştırmıştı. Hans Joachim Kreuss, sübvansiyonlardan çıkışın takvime bağlanmamış olmasını eleştiriyor. Alman üreticiler birliği de ihracat sübvansiyonlarının kaldırılmasını istiyor. Alman üreticiler birliği genel sekreteri Helmut Born, bu alanda asıl ABD’nin suçlu sandalyesinde oturması gerektiğini belirtiyor. Born, “Büyük açlık çekilen ülkelerin gerçek sorunu artık sübvansiyonlar değil. Son beş yıldır ürün fiyatları bütün dünyada artıyor. Enerji hammaddeleri ile gıda ürünleri arasındaki ilişki nedeniyle önümüzdeki on yılda fiyatlar daha da artacak. Dünyadaki çiftçinin % 80’inin ürettiği ile karnını doyuramaması, muhakkak ki dengesizliğin bir işaretidir. Sanayi ülkeleri damping politikasına son vermelidirler. Ama bu fakir ülkelerdeki çiftçinin durumunu düzeltmeyecektir. Bu nedenle başka çözüm yolları aranmalıdır” diyor.

”Yoksul ülke yönetimleri de hatalı”

Helmut Born açlık çekilen ülkelerdeki hükümetlere de hatalı politikalarından dolayı suç payı düştüğünü söylüyor. Uluslararası açlıkla mücadele ortaklığı adlı kuruluşun yönetim üyesi Martin Wolpold Bosien ise kuzey yarı küre ülkelerine büyük sorumluluk düştüğü ve Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun ağır reçeteleri yüzünden birçok fakir ülkede tarımcılığın darbe yediği görüşünde. Bosien, artan ürün fiyatlarının bu ülkelere yaramayacağını, aksine ithalat faturalarını daha da kabartacağını söylüyor. Bosien, “Zırai hammadde üretimi kârlı bir iş olunca ki gidişat onu gösteriyor, o zaman büyük toprak sahipleri gıda yerine hammmadde üretmeyi tercih ediyor. Bundan da geniş halk kesimleri yararlanamıyor. Güney yarıkürede tarımlık araziler hammadde üretimine ayrıldığı takdirde halkın gıda maddesi ihtiyacını karşılamak daha da zorlaşacaktır” şeklinde konuşuyor.

Enerji siyasetinin etkisi

Bu da sanayi ülkelerinde izlenen enerji politikasının bir diğer olumsuz sonucu. AB ve ABD’nde akaryakıtın % 10’unun kozla ve darı gibi ürünlerden elde edilen organik katkıdan sağlanması tarımlık arazinin % 70’inin bu işe ayrılması anlamına geliyor. 5 milyar tonluk rekolte ise küresel enerji tüketiminin sadece % 15’ini karşılayabilir. Uzmanlar sanayi ülkelerinin fakir ülkelerden organik kütle dediğimiz nebati enerji hammaddesi ithal etmeleriyle bu ülkelerdeki fakirlerin durumunun daha da kötüleşeceğini söylüyorlar.