1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Zorunlu Yollar” Berlin’den geçiyor

Jülide Mollaoğlu / Berlin23 Ağustos 2006

20. yüzyılda Avrupa’daki savaşlarda, halkların kaçmaya zorlanışı ve tehcir edilişi, Almanya’nın başkenti Berlin’de açılan “Zorunlu Yollar” başlıklı sergi yoğun ilgi görüyor. Ermeniler’in tehciri ile başlayan ve Eski Yugoslavya’daki halkların zorunlu kaçışı ile sona eren sergiyi, Jülide Mollaoğlu gezdi.

https://p.dw.com/p/AaMO
20. Yüzyılda Avrupa'da yaşanan zorunlu göçler, Berlin'deki sergide dile getiriliyor
20. Yüzyılda Avrupa'da yaşanan zorunlu göçler, Berlin'deki sergide dile getiriliyorFotoğraf: AP

Berlin’de açılan “Zorunlu Yollar – 20. Yüzyılda Avrupa’da, Kaçış ve Tehcir” başlıklı sergide, 80 ila 100 milyon kişinin hangi tarihsel olaylar sonucu memleketlerini terk etmek zorunda kaldığı anlatılıyor. Serginin ana bölümünde, duvarları kaplayan ışıklı panolarda tarihsel olaylar, metinler ve aralara serpiştirilmiş fotoğraflarla aktarılıyor. Salonun orta bölümündeki ekranlarda da, konuyla ilgili belgeseller izlenebiliyor.

Tarihsel sırayla anlatılan olayların ilki, 1912’de Balkanlar’dan, özellikle Bulgarlar tarafından sürülen Türkler’e ilişkin... Ancak bu konuyla ilgili fotoğraflar ve yazılan kısacık metin, “1915-1916 Ermeni Soykırımı” başlığı altında kayboluyor. Hatta dikkatsiz ziyaretçilerin gözünden kaçabiliyor.

Serginin kuratörlerinden Wilfried Rogash, Ermeniler’in Anadolu’dan nasıl tehcir edildiğinin anlatıldığı bu bölüme konan başlığı şu sözlerle değerlendiriyor: Bu konuda yapılan uluslarası tüm çalışmaları inceledik. Ve Ermeniler’in toplu ölümüyle sonuçlanan tehcirin, Türkler dışında tüm uluslar tarafından, bir suç olarak kabul edildiğini gördük. Hatta, bunu soykırım olarak niteleyenler bile var.”

Tarihi siyah-beyaz bir şekilde, sadece suçlular ve kurbanlar şeklinde anlatmak istemediklerini belirten Rogasch, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlılar’la müttefik olan Almanlar’ın da bu olaylarda suçu olduğunu vurguluyor.

Mübadele

Sergide geniş bir şekilde ele alınan ikinci konu ise, 1922-1923 yıllarında Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen mübadele. Alman ziyaretçilerin çoğuna yabancı olan bu konuda, Türk ve Yunan taraflarının Lozan Antlaşması’yla, tehciri meşrulaştırdığı belirtiliyor. Tehcir gibi konuların, bir çok ulus için tabu sayıldığını söyleyen Rogasch’a göre, bu Türkler ve Yunanlılar için de geçerli.

Rogasch, “Türk-Yunan savaşında, iki tarafta da suçlular ve kurbanlar vardı. Özellikle bu savaşta, Yunanlılar’ın suçu büyüktü. Ama ne yazık ki, çoğu zaman tarihi yazan taraf çatışmanın galibi oluyor” diyor.

Hitler Almanyası

Sergide, Türkler ve Yunanlılar arasında yaşanan sorunlar, Hitler Almanyası döneminde yerlerinden edilen Yahudiler ve uğradıkları soykırımdan daha geniş bir yer tutuyor. Zira, Kıbrıs meselesi de sergide hatırı sayılır bir şekilde ele alınmış. Bu bölümde, 1963 yılı ve sonrasında Ada’da yaşananlar anlatılıyor, 1974 Barış Harekatı ise Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgali olarak değerlendiriyor.

Bu sorunun karmaşık bir yapısı olduğunu belirten Rogasch, hem Türkler’den, hem de Rumlar’dan tepki aldıklarını söylüyor Rum hükümetinin olayların burada anlatılandan farklı bir şekilde geliştiğini bildirdiğini kaydeden Rogasch “Ama biz burada, her iki tarafında üzerinde anlaştığı bazı temel olayları vere sayıları göstermek istedik” dedi.

Sergiye tepkiler bu kadarla sınırlı kalmadı. Toplu halde sürülen halklar arasında Almanlar’ın geniş yer tutması, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin eleştirilerine yol açtı. Hitler tarafından işgal edilen Doğu Avrupa’ya yerleştirilen Almanlar’ın geri gönderilmesi meselesi, bu eleştirilerin odak noktasını oluşturuyor. Bunun tehcir olarak değerlendirilmesine karşı çıkılıyor. Ancak tüm tepkilere rağmen, sergi açıldığı günden bu yana, ziyaretçi akınına uğruyor.